garp yobazlarının bulaşmadığı bir müstesna insan ebusuud efendi kalmıştı, ona da bulaşıldı ya, bu arkadaşlar vazifelerini tamamladılar. gurur duyulacak bir cehalete bulaşan bu arkadaşları ben kendi şahsım adına tebrik ediyorum, sırf geçen senelerde tayyip bu adamı övdü diye bu alime cephe aldınız. pek tabii, fıkha dayalı terimleri bilmeyince de bu gayet normaldir. gelin anlatayım, iki terim öğrenin de, sonra rezil olmayın:
''fetva'' nedir? fetva, ne kanunnamedir ne de ferman. fetva, teokratik bir yorumdan ibarettir. fetvayı veren, çeşitli ilmî kaynaklardaki içtihadları tarar ve uygun bulduğu sahih kavilleri nakleder. yanına da tercihen delilini bildirir. ''olur'', ''caizdir'' gibi kısa ifadelerle yorumunu da belirtmekle yetinebilir. osmanlı'daki din işlerinin babıali'de gelişip bürokratik bir özellik kazanması sonucu, artık fetvalar kalabalık kadrolarla verilir olmuştu. bu daha sonralara rastlar...
olay şudur: ben ebussuud'a veya vekiline sualimi sorarım. o da cevabını yazar. o bir cevabı yazdı diye ben o hükmü uygulamak zorunda değilimdir, zira mecelle'de belirtildiği üzere ''içtihad içtihadla nakzolunmaz''dır, pekala başka bir kaville de hareket edebilirim. zira bu fetva, kanun hükmü taşımamaktadır.
bir hayal ürünü olarak yavuz selim han'ın ''yüz binlerce aleviyi kılıçtan keçirdiği'' iddiası hazır demokles'in kılıcı gibi üzerimizde sallanırken, ebussuud'un fetvalarına da bu yönden bakanlar var. kızılbaş denen arkadaşlar; ne sünni ne şii idiler. bunların dinî görüşleri eklektik idi. ''dinî görüş'' dedim dikkat ederseniz. zira safevî tarikatı (evet, safevî devleti şeyhlik üzerine inşa edilmiş bir devletti.) ilk başta sünni görüşlü bir tarikat iken sonrasında şiiliğe, ardından da aşırı şiiliğe kaymıştı ve askerî bir kanat da oluşturmuştu. bu elemanların başındaki şeyh haydar 12 dilimlik kızılbaşlığı kabul edince, bizim bildiğimiz ''kızılbaş'' kavramı doğdu. kızılbaşlar, safevî devletinin yardakçıları idiler ve devlet-i aliyye-i osmaniyye sınırları dahilinde bozgunçuluk yaparlardı. fitne çıkaranın da, katli vaciptir.
bu büyük islam alimi, devletin ve mülkün bekası için şeriatın hiçbir hükmünden asla ödün vermemiştir. islam halifesine ihanet eden isyancılara karşı dinin hücum etme cevazını verdiğini fetvalarında bildirerek, osmanlı imparatorluğununun safevî tehlikesini bertaraf etmesinde önemli rol oynamıştır.
lakin ebussuud yine fetvalarında,
--spoiler--
''bu kişiler tövbe ederlerse ebu hanife, süfyan-ı servî ve imam evzai hazretlerine göre islam'a kabul ve affedilirler. aynı şekilde şehir ve köylerde kimseye ilişmeyen kızılbaşlara karşı bir cezaya hükmedilemez''
--spoiler--
demiştir.
ha bir de meşhur ''alevilere tecavüz'' fetvası vardır, bilirsiniz. osmanlıca bilmeyen, cariye ve statüsünden bihaber, islam'dan habersiz, fıkıh fakiri olanlar bu fetvayı ''kadını şey edebilirsiniz'' olarak anlamışlar. fetva şudur:
--spoiler--
sual: mürtedde darül-harbe lahika olmadan alıp esir eylemek caiz idüğüne imam-ı a'zamdan nakl olunan rivayete binâen, kızılbaş avretlerin esir eylemekle asker-i islama kemâl-i kuvvet ve şevket, a'dâ-i dîn-i metine nihayet za'f ü zillet gelir olsa, ol rivayet ile 'amel olunmak şer'an caiz olur mu?
bu fetvadan ''alevî kadına tecavüz meşrudur'' sonucunu çıkartan toplumsol diye dandik bir site vardı. elin solcusu ancak bu kadar anlar islam hukukundan ve osmanlı dilinden zaten.
soru şu: dinden çıkanlara karşı düşman beldesinde savaşa tutuşmadan esir alınacağına dair imam-ı azam'ın cevazı vardır, buna göre, kızılbaş kadınlarını esir ederek islam askerine güç kuvvet, düşmana zillet gelir olsa, bu kavil ile amel etmek caiz olur mu?
islam hukukunda kadın esirden cinsel anlamda faydalanmak için 3 ay iddet beklemeniz gerekir. ayrıca ona ayrı mesken tesis etmeniz gerekir. burada ''esir edilen kadın''lar, islam askerine hizmet edecektir fakat cinsel yönden değil. çünkü savaş sırasında bundan faydalanılamamaktadır, zira islam hukukuna aykırıdır, iddet süresi gereğince. bu soru ve cevaptan -esasında hiç cinselliğe dair bir kelime geçmemiş olmasına rağmen çeşitli meşrepten muhteremler, ''ebusuud alevî kadınlarına tecavüz edin diyor'' gibi bir mana çıkarıyorlar. bu katiyyen yanlıştır.
ebusuud'un medreselerden matematiği, geometriyi dışladığı da söylenir ki; kaynağı nedir asla bilinmez. yerine fıkıh ve kelam koydu denir. bunlara desem ki, gelin kelam dersinde okutulan kitaplara bakalım: bunların tamamında geometri, matematik ve astronomi mevcuttur. kelamda zaten geometri ve matematik mevcuttur. üstelik, medreselerde müstakil olarak da okutulurdu bu dersler.
ebusuud müziği yasak etmişmiş... ebusuud nasıl müziği yasak etsin yahu? ebusuud'a ''kopuz caiz mi'' diye sorulduğunda, ''haramdır'' demişse, bu müziği yasak etmek mi oluyor? bu fetvadır, fetva; ferman değildir. örnek:
--spoiler--
Mes'ele: Zeyd-i muslini çalıcı olup, kefereye kopuz çalıverse, ana ne lâzım olur?
Elcevap: Ta'zîr-i şedîd ve habs ile zecr lâzımdır
--spoiler--
zeyd (herhangi bir müslüman) kafire kopuz çalsa ne gerekir deniliyor, cevapta da ta'zir edilir diyor. ta'zir dayak cezasıdır. belli bir sınırı vardır dayak cezasında, fazlası verilemez. bu fetvayla mı yasaklamış ebusuud kopuzu?
neymiş, ebusuud çok gericiymiş de, matbaayı sınırlarımıza almamış. 1493'te selanik'te matbaası vardır osmanlının be, nerede almıyor ebusuud? istanbul rasathanesini o yıktırmışmış. rasathane yıkılırken, ebussuud 6 senelik ölüydü be... ayıp.