lise 2 ye geçtiğim yazdı, denizden yeni gelmiştik eve. tekrar anneannemgilin yanına, izmir e gidecektik.
ben yalnız kalmak istiyorum dedim ve uzun uzun ikna çabalarım sonuç verdi, biraz para bırakıp gittiler. evde yalnız kalmıştım.
pek fazla (aslında hiç) arkadaşım olmadığından, tüm dünyam odamla sınırlanmıştı. (tualet bi de)
babam aslında felsefeci olduğundan, odam kütüphaneye benziyordu. kitap okuma alışkanlığımı babamdan aldım sanırım.
sürekli kitap okuyordum yatağın yanında. yanında, çünkü içinde okuyunca çabuk uykum geliyordu bende yere bağdaş kurup kitap okuyordum.
aradan saatler geçiyor ve ben sadece tualete gitmek için kalkıyordum. müzik dinleyerek okuyordum bazen.
sıcaklık bastığında, uykum geldiğinde yanımda bulunan içi buzlu su dolu şişeyi kafamdan aşağı deviriyordum. bu sayede günde bir kaç saatlik uykuyla okudum durdum.
üçüncü günün sonunda, karşımda bulunan duvara dik dik, saatlerce baktığımı farkettim, delirdiğimi düşündüm ilk. sonra düşünmenin ne kadar zevkli olduğunu yeniden hatırladım. ben de düşünmeye başladım.
keşif üstüne keşif yaptım zihnimde. teori üstüne teori ürettim. odamda ileri geri volta atıyor, kendi kendime konuşuyor bazen gülme krizlerine giriyordum.
aklımda paradokslar kuruyor, çıkış noktaları arıyordum.
okuyacak romanım kalmayınca, salondaki babamın siyah, büyük kitaplığına yöneldim. elime geçen bütün felsefe kitaplarını okudum ve aradan
bir ay geçmişti.
zaten tanrıyla ilgili şüphelerim vardı liseye geçtiğim yıldan beri. bu şüpheler gittikçe arttı.
bir ay boyunca kitap okumuştum, belki toplamda 5 gün uykuyla. ondan öncede hep okurdum, ama o bir ay gerçekten abartmıştım.
dışarı hiç çıkmıyordum, koridorun sonuna bile anca sipariş ettiğim lahmacunlar gelince gidiyordum.
oturduğum yerden sallanıyor, deli gibi açılmış gözlerimle belirsiz bir yere odaklanıyordum. saçlarım uzun ve karmakarışıktı, annemler iki hafta sonra geleceklerdi.
kur-an meali okumaya başladım sonra. kitabı bitirdiğimde içimdeki şüpheler beni boğmaya başlamıştı artık.
hiç kimse için, yıllarca beynine kazınmış dogmalardan kurtulmak kolay değildir, benim içinde öyle oldu. duygularımı bir kenara bırakıp günlerce mantık yürütmüştüm. sivrisineklerin uçuş yörüngelerinden, tanrıya kadar her şeyi düşünüyordum, etkin bir biçimde, sorguladığımın farkına vararak sorgulamaya başlamıştım.
uzun lafın kısası, annemler eve geldiğinde ben, günlerce süren düşünme süreci, sorgulama, delirme sürecinin ardından çoktan tanrıyı reddetmiştim.
içimdeki tanrıyı öldürene kadar kaç kere öldüm bir ben bilirim.