* ya neva'yı (aşık olduğu kadın) ya da her şeyi isteyecekti. her şeyi, yani ölümsüz olmayı istedi. ama bir daha düşünüp yeni bir seçim yapmak zorunda kalsaydı, değil ölümsüz olmak, neva'nın bir busesi için tüm hayatından vazgeçebilirdi..
* ne var ki, her şeyi bilmek için, belki hiçbir şey bilmemek gerektiğinden, ademoğullarından bazıları, bildikleri her şeyi unutmaya hayatlarını adadı. çünkü onlara göre, ancak hiçbir şey bilmeyen bir masum, gördüğü anda o'nu tanıyabilirdi. bunun için belki de, ölmeden önce ölmek gerekiyordu..
* ama mükemmellikle güzellik aynı şey değildir. işin zor. çirkin bir şeyi güzel yapmak mümkündür ama mükemmel bir şeyi güzel kılmak çok daha zahmetli bir iştir.
* kulak eğer gerçeği anlarsa gözdür.
* kusur benim imzamdır.
* kahin, görebilen tek gözüyle aynaya baktı ve uzun boylu, çekik gözlü o adamı gördü. bunu görmek, kendisi gibi diğerlerinin de içinde yaşadıkları o dünyadaki asıl hakikati görmek demekti. gözün görevinin görmek değil, hakikati görmek olduğunu söyleyen alim aklına geldi. hakikati gören gözün başka hiçbir şey görmesine gerek yoktu. yedikule kahininin yegane gözüne de bu şekilde perde indi. ama kör olmasına rağmen hiçbir şey görmüyor değildi. gözlerinin ona gösterdiği yegane şey, o uçsuz bucaksız karanlıktı. tıpkı sessizliği dinleyen eflatun gibi, kahin de sustu. belki de susmak, gerçeği anlatmanın tek yoluydu...
eflatun: efendim beni siz mi çağırdınız?
ibrahim dede: biz insanlara "gel" diyenleriz, doğru yere geldin.
eflatun: peki beni niye çağırdınız, bir emriniz, bir ihtiyacınız mı var?
ibrahim dede: evet, senin temiz kalbine ihtiyacımız var. bazıları vardır ki, buraya gelip huzur bulur. bazıları da vardır ki, buraya gelince bizler onda huzur buluruz...
senin buraya gelmenin sebebi sadece bizim 'gel' dememiz değil, ayrıca onların sana 'git' demeleri. hiç kimseye 'kötüdür' deme. aslında onlar, bilmeden iyilik eden insanlardır.