kazım karabekir'in hikayesi çok acıklıdır.
genel geçer kural yine işlemiş devrim evlatlarını yemiştir.
vatanın kurtuluşunda bulunmuş büyük komutan daha sonrasında hapishaneye atılmıştır.
hatıralarında "bir sandalye bile vermediler" diye hayıflanır.
bunlar hepinizin malumu.
kazım karabekir paşanın kızıyla diyalogu ise bazı kitaplarda vardır.
istiklal mahkemesinde yargılanan, 10 sene takip ve gözlatında tutulan, kitabı yakılan adama kızı sorar
- baba atatürk seni çağırsa görüşmeye gider misin?
- gidilmez mi hiç kızım! o atatürk! tabi ki giderim.
atatürk'ün hastalığı döneminde kazım karabekir'in onunla görüşmek istediği ancak atatürk'ün çevresindekilerin bunu engellediği dillendirilir.
demem o ki!
yeni bir devlet yaratma sürecinin sancısını çeken biri bile şahsi üzüntüsüne rağmen ülkenin kurtarıcının hakkını yemiyordu.
neden?
çünkü o ve onun gibiler onurlu insanlardı.
atatürk'e iftira atmak için demediklerine bırakmayan / akla hayale gelmeyecek, insanlığa sığmayacak kurgularda bulunan şerefsizlerden değillerdi.
hadi bakalım şeker oğlanlar bugünlük kazım karabekir üzerinden atatürk'ü karalama kampanyanız bir son bulsun!
edit: elini sallasan paşa'ya çarpan ülkemizde her biri askeri deha olan bazıları (bkz: tsukuyomi) buyurmuş.
---- alıntı ----
askerlik anlayışı erlere ölmeyi emretmek değildir.
---- alıntı ----
nedense bunlar kadar askerlik bilmeyen (!) o sırada çanakkale'de ingiliz ordularını komuta eden paşa "savaşı kaybettiğimiz an o andır" der.
türk ordusunun cephanesi bitmesine rağmen önce taarruza geçmesi sonra cepheleri tutması ve beklemesi ingiliz ordusunca "tuzak" olarak görülmüş onlar da bir süre cepheden çıkmamıştır. geçen zamanda türk ordusuna destek kuvvetleri yetişebilmiştir.
atatürk'ün düşmanlarında olan onurun zerresi yok sizde!