geçmişte iyisiyle kötüsüyle bir yığın örneği çıkmış bir türk filminin benzeri değil bu çalışma. son derece özgün ve hayli bağımsız. avrupa sinemasına yakın bağımsız atmosfer hayli ilgimi çekti. bunu öncelikle belirteyim. seviyorum bu tarzı.
--spoiler--
üç kişinin birbirinin hayatına müdahil olması filmin omurgası. karakterler birbirlerine kıyısından köşesinden bağlı bir tavır sergiliyorlar ki kendi hayatlarına dair çizdikleri hedefte yalnızlık sendromu içinde umudunu yitirmiyorlar. mina için amerika olmazsa olmaz, fazi için bi herif öyle. tayfun aileden devralmış işi ve idare ederek sürdürme çabasında. şu ele alınıp durulan modern yaşam içindeki yalnızlık argümanı fazlaca üzerinde durulsa da sıkmıyor. mina'nın her fal bakışında kendi yaşamından izler söz konusu. ve değişik hayat kareleri akıp gidiyor. özellikle zirve bir sahne mevcut. bütün fincanların kahvelerin dökülüp durduğu. şehir içinde yanıp sönen ışıklarda olduğu gibi farklı hayatlar kendi sistematiği içinde yaşanıp gidiyor. bu yorumun doğruluğu ve güzelliğinin yanında şehirle şu yalnızlık sendromunun daha iyi örtüşebileceğine birkaç film de tanık olmuştum. sanki daha iyi yapılabilirdi. bir şeyler eksik burda. gene de bir ilk film için son derece tatmin olduğum bir çalışma.
--spoiler--
10 üzerinden 7,5! (aslında 7 olabilir real anlamda. orjinalliği/ bağımsız duruşu ve gayet öznel kişisel beğeni algım icabı yarım puan ekstra verilmiştir.)
dipnot: bağımsız sinemayla haşır neşir bünyelerin ilgisini çeker diye düşünmekteyim. bizden türev, arjantin semalarından medianeras, hatta cinselliğe fazlaca yer verip ayrışsa da tom tykwer ' ın üç 'ünü -beğenmişler- üzerinde ziyadesiyle durmalı.