şimdi oturmuş olsam böyle derin derin gökyüzüne bakarak.
o gelip yanı başıma otursa yine usulca. ben kimselere söyleyemediğim her şeyi ona anlatsam, o bana salak dese. dolu dolu gözlerimle baksam yüzüne. "ben seninle yaptığımız herhangi bir şeyde bile en güzeli senin olsun istiyorum" dese. ama ben içimden hayır, en güzeli senin olmalı desem. mozaik pasta yemeyeli çok oldu, ben ona yapsam, yese.
özlüyorum evet. varlığını özlüyorum. o benim arkadaşımdı çünkü en başta, ben ona her şeyi anlatabilirdim; anlatıyordum da. sıkıldım şimdi, kimseye bi şey anlatmak istemiyorum. geçen gün ciğerim, iyi misin diye mesaj atmış. çok iyiyim fena değilim, her şey yolunda dedim. o da bana, mutluysan mutluyum, yazmış. ben bi ona bi sevdiğime yalan söyleyemezdim ,geçen gece ona söyledim. sevdiğim adama da söylemiştim bi kere, yalancı ,sahtekar, sinsi, salaksın, demişti. yok valla üzüldüğümden demiyorum bunları, zaten şu an kendi kendime konuşuyorum sadece. yanımda da biri var,yani sen varsın. ankara gölbaşı'nda vapurla geziyoruz. vapur senin. komik değil hiç sakın gülme buna, ben mutluyum şu an. neyse susmak istemiyorum bu gece hiç. ciğerim, senden özür diliyorum. sana yalan söyledim ben. söylemeliydim çünkü öyle gerekti. işte bazı şeyleri böyle düşününce özlüyorum ben o günlerimi. 24 ocak gününü, 25 nisan gününü, 25 mayıs gününü. bu aradaki tüm zamanları özlüyorum. ve bundan sonrakileri de tabi.
sonra birden beynime bir şeyler oluyor, açı değiştiriyor tüm düşüncelerim. o an kızmaya başlıyorum ona. he bak hilal çok kızıyor, gelmeyecekti sana hiç diyor ama ona deli gibi savunuyorum, hayır suçlu değil falan diyorum. ama aslında suçlamaya başlayalı çok oldu onu.
niye böyle içlendim bu gece biliyor musun? onun aldığı o büyük mavi ayıcığı annem atmış. eve gelirken aşağıda veletlerin elinde gördüm. gözlerime yürüdü tüm kan, ağlamaya başladım, sinirle çıkıştım bu balkondan mı düştü elinizde işi ne dedim. yavrular beni hiç öyle görmediklerinden şaşırdılar, yok annen attı aşağıya dediler. apartmanın kenarına sığıştım azıcık gözyaşı döktüm. yav ben onu ilk elime aldığımda çocuklar gibi sevinmiştim bee. annemin niye attığını da biliyorum, iyi yaptı belki de. benim atamadıklarımı o atıyor. o uğur böceğini de atmış sanırım, onu da göremiyorum evde. iyi yapıyor artık iyi olduğuma göre atması lazım zaten. her gün ağladığım dönemde gözyaşlarım yüzümü hiç yakmazdı benim. bu gün yine yaktı yüzümü. niye öyle oluyor ki, çok mu acıdı içim? acıdıysa da ben hissetmedim. neden ağladım, yalanlara ağladım. sıkıldım çünkü yalanlardan. ben gerçek olmasını istiyorum artık. yalnız değilim ama yalnız hissediyorum, artık böyle hissetmek istemiyorum. bi de herhalde canım özcan'a sıkıldı. aradı bu gün beni, askerliğini falan anlattı. sonra her aradığında evlerinin kalabalık olduğunu söyledi. söylememişler meğer, annesinin kanser olduğunu. ben de hiç çaktırmadım, hafta sonu misafir olur ne var unda falan dedim. ciğerime mesajla yalan söylediğim gün ki gibi nefesim daraldı yine, çünkü yalan söylüyordum. ama o orada kilometrelerce uzakta annesi için üzülse daha mı iyi? telefonu kapayınca ona da ağladım. şimdi depresyon günlerimde olduğu gibi ağlamalar değil tabi bunlar. duygusalım bu aralar öyle. ne diyordum? heh. evet neye kızmıştım onu hatırlamaya çalışıyordum. çok iyi hatırladım bunu. bu gün ne düşündüm biliyor musun, acaba aklına geliyor muyum? off neyse neyse işte, bi türlü rahat bırakmıyorsun, yok duyamıyorum yok edemiyorum, bağır doğru yaz falan. al yazdım al oku al. ayrıca hava soğudu, ohoo nasıl vapur bu hiç mi battaniye yok. şimdi ne diyeceğini biliyorum, "tarzan gibi çıkmasaydın evden".*