Bir türkmen alevi olarak Tüm Alevi yazarlardan alacağım eksi oyları göze alarak yazıyorum bu naçizane fikirlerimi. Öncelikle cami konusunda, alevi şahısların kendi mezhep mensuplarına dayattığı tabiri caizse "yasak" konusuna değinmek istiyorum. benim gibi düşünen alevilerin ve çoğu sünninin rahatsız olduğu bir durum bu bahsettiğim cami yasağı olsa gerek. zihniyetten, âlimlikten ve mantıktan yola çıktığını ifade eden ve mensup evlatların ebeveynleri tarafından bu öğretilerle yetiştirilen bir mezhep mensubu olduğum için gurur duyuyorum. ancak bundan önce, tasavvuf ve islam felsefesinin insani değerlerini ön plana çıkarmasından ötürü bir müslüman olduğum için onur ve gurur duyuyorum. Alevi bir şahıs olarak, Hz. Muhammed(s.a.v.) hadisleri ve Hz. Ali(r.a.) öğütleri ve öğretileri hayatım boyunca bana yol gösterici olmuş ve yine ebeveynlerimin islama olan bağlılık ve tasavvuf felsefesine olan sadakati sayesinde kendi zihniyet yolumu kendim çizebildiğimi düşünüyorum. kaldı ki bir alevi müslüman olarak, bazı alevilerin Hz. Ali(r.a.)'nın camide öldürülmesi üzerine camiye küsmesine karşılık, Hz. Ali(r.a.)'nın son nefesini vermeden önce bile camide Allah'a secde ettiğini düşünerek, o'nun izinden giden bir ümmetin o'nu örnek alması gerektiğini düşünmekteyim. kendini bilmez bir alevinin camiiyi yasaklaması, tövbe haşa Hz. Ali(r.a.)'nın lafının üstüne laf söylemek, o'na şirk koşmak demek değildir de nedir? bu açıdan düşünebilmeyi de ilke edinmek gerekir.
Bir diğer unsur ise, az önce bahsettiğim havadisten 600 yıl sonrasına dayanan yavuz sultan-şah ismail çatışmasıdır. bazı gerçekleri görebilmek için tarih profesörü olmaya gerek yoktur. yavuz sultan selim'e alevi düşmanı diyenler, bektaşi yeniçerileri, nevşehir'de bektaşi dergâhının ve tekkesinin vergiden muaf tutulmasını, tüm tarikatların tek bünyede toplanırken mevlana ve bektaşi tarikatlarının manevi anlamda özerk hareket edebilmelerini, çaldıran savaşı sürecinde "kızılbaş" yakıştırması adı altında bu sıfatı kötüleyen kişilerin kellesini gözünü kırpmadan aldığını görmek gerekir. Şah ismail yeri geldiğinde sünni ile aleviyi birlikte cumaya çağırmıştır ancak izlediği politikalar kızılbaş felsefesi ile örtüşmemektedir. Kibir, öfke ve adaletsizlikten uzak durmak için Hz. Ali(r.a.) hayatı boyunca, hatta son nefesinde bile öğütler söylemiştir. Demem o ki efendiler, sünni ve alevi arasında hiçbir fark yoktur. ister alevi olsun, ister sünni kim ki islamın felsefesini iyi kavrar ve benimserse, kardeşlik kendiliğinden gelir.
