ilkokulda bayağı akıllı bi çocuktum. öğretmenimi çok severdim. sınıf birincisiydim. öğretmen beni kayırırdı, bu yaşlarımda farkediyorum anıları yad ettikçe. bir ukala çocuk gelmişti annesi babası ayrı bir asker çocuğuydu. bu iki faktör çocuğun aklının amına koymuştu galiba ki, acayip fevri bi kişiliği vardı. ben ağırabi oldum her zaman, ufacıkken bile. bi gün 4. sınıftayız bu çocuk bana bi şey dedi, ben ki arkadaşlarıma vurmam pek, tuttum kafasını kapının eşiğine geçirdim. öğretmenim çok az kızdı.
sınıfça beter bi şey yapmıştık. herkes tahtaya kaldırılmıştı. öğretmenimiz herkese şırrak şırraaaak cetvelle vururken bana geldiğinde yavaşça dokunmuştu ve sıradaki arkadaşa geçmişti.
ben 90'dan aşşağı not almayan ben, bi sınavdan 74 almıştım. öğretmenim bu amına kodumun asker çocuğu fevri pezevenk benle dalga geçmesin diye yazılıları okurken, benim kağıdımı kaybettiğini söyledi bütün sınıfa.
yeni yeni anlıyorum bu kayırmaları. ne şanslıymışım. her neyse. öğretmenim 5. sınıfın yaz tatilinde bana söylemeden çydd'nin çevre kolejiyle ortak düzenlediği burs sınavına yazdırmış. hiç haberim yok. bi sabah kaldırdı annem gönderdi sınava. kazandım, kazandım ama ortaokulu başka yerde okuyacaksın dendiğinde yeni başlamış sağlam arkadaşlık bağlarını düşününce hüngür hüngür ağladım. gitmek istemiyorum dedim. yine öğretmenim ikna etti. şimdilerde okuduğumdan çok memnun olduğum o koleje gittim.
birader gittim de, ulan kolej benim neyime? bilgisayar dersi vardı 6. sınıfta. koca sınıfta bir tek bende yok bilgisayar. utandım yerin dibine girdim haftalarca. o zamanlar msn moda tabi, ben gardrobun üstünde para arardım da bi internet kafeye gider bir saat arkadaşlarımla msnden konuşup eve dönerdim.
biz tuzla'da oturuyoruz. kolej erenköy'de. benim gibi çydd burslu 4 diğer çocukla beraber bir serviste geliyorduk. servis dediğim de bildiğin kartal. bagaja atardık çantaları. 1 saat 45 dakkada falan gelirdim eve. servisimiz bile yoktu adam gibi.
bi keresinde yüreğimi acayip burktu bi olay. 10 sene geçti üstünden ama hala düşününce içim acıyor. çok zengin ama yakın bi arkadaşımla 7. sınıfta kolejin bahçesinde yürüyoruz. 8. sınıfların en güzel kızlarından biri geçerken önümüzden, çok güzel giyinmişsin dedi. ulan beni bi heyecan sardı ki! tam bi cevap vericem, yanımdaki arkadaşım sağol dedi. meğerse ona demiş. döndüm üstüme baktım. püsküllü bi kazak giymişim bilmemkaç senelik. altımda dümdüz kot, altında markasız bi spor ayakkabı. döndüm arkadaşıma baktım. çekmiş eşofman takımını adidastan, ayağında nike total 90'ı. cuma günleri serbest kıyafet günüydü kolejde. ben o günden sonra beden eğitimi için bize verilen eşofman takımını giydim her cuma. niye bunu giyiyosun diye sorarlardı. zengin ama yakın başka bi arkadaşım da uğraşmamak için giymezdi. soranlara biz giymiyoruz ya falan derdim geçiştirirdim bi şekilde.
haftanın bir günü 1 saat etüt vardı. servisler kalkmış gitmiş olurdu. tuzla'dan babam gelirdi almaya erenköy'e. arabamız benden eski model kırmızı bir vosvostu. taa sokağın başından patapata motor sesi duyulurdu. o kadar utanırdım ki milletin ailesi jiple gelir alırdı okulun kapısından. bense okulun arka tarafına gider orada beklerdim babamı. ve babam geldiğinde zaman geçirmeden binerdim, sağa sola pek bakmazdım bakışları görmemek için.
ergenliğim fakirliğimle çok içli dışlı geçmişti maalesef. ama o kolejde hep sevilen adam oldum ben. bol arkadaşlı, gülmeli. daha bugün, saatler evvel o kolejden arkadaşımla halısaha maçındaydık.