tanrıya inanmanın rasyonalitesi üzerine

entry18 galeri
    1.
  1. tanrıya inanmanın tanrıya inanmamaktan daha rasyonel olduğunu iddia edeceğim yazıdır. evet. tanrı var. şimdi zamanda bir yolculuğa çıkalım.

    13.7 milyar öncesinde bir anda Evren'imiz sıcak ve yoğun bir tekillikten genişlemeye başlıyor. Bu genişleme, rastgele bir genişleme değil. Eğer genişleme hızı biraz daha fazla olsaydı galaksiler oluşamadan dağılacak, biraz daha az olsaydı da yerçekimin etkisiyle oluşamadan içe çökecekti. Fakat Evren müthiş kritik bir noktada genişlemeye başlıyor. "Patlamadan" sonra kaos ortaya çıkmıyor. Aksine fiziksel kanunlar ortaya çıkıyor. Bu kanunların oluşma noktaları müthiş kritiktir. Sabitelerdeki en ufak değişim Evren'in oluşumun imkansız kılacaktı. Sonra "ilk nükleosentez" gerçekleşiyor. Bu nükleosentezde Hidrojen, Helyum ve Lityum üretildi. Evren'imizdeki canlılığın temelini teşkil eden karbon ise yıldızlarda geldi. Eski ateist fizikçi Fred Hoyle, karbon elementi ile yaptığı çalışmaların sonucunda bir C4 molekülünün oluşması için rezonansta müthiş bir hassas ayar olması gerektiğini fark etti. Yani bahsi geçen "ilk nükleosentez" rastgele gerçekleşebilecek bir oluşum değildir, Evren'in oluşumunu planlayan güç bu elementleri bilinçli olarak üretmiştir. Buraya kadar her şeyin tesadüf olduğunu kabul edelim ve devam edelim. ilk nükleosentezden sonra her şey arka arkaya geldi. Galaksiler evrildi. Yıldızlar oluştu. En sonunda Dünya'mız meydana geldi. Tabii bu oluşumların hepsi müthiş hassas sabitelere bağlı olarak gerçekleşti. Dünya'mızda canlılık oluştu, canlılık gelişti ve en sonunda "insan" denen, nesilden nesile bilgi aktarımı yapabilen, teknoloji geliştirip medeniyet inşa edebilen, düşünmeyi düşünebilen, geriye dönüp baktığında Evren'e dair her şeyi bilimle açıklayabilen, Tanrı'nın var olup olmadığını sorgulayan bir tür oluştu! Canlılığın oluşumu için de Evren'deki karbon, oksijen gibi elementlerin miktarının kritik bir noktada olması gerektiğini not etmem gerekiyor sanırım. Tek başına karbonun rastgele süreçler sonucu oluşması bile -Fred Hoyle'ın ifade ettiği şekilde- imkansızdır. Karbon atomlarının kritik bir rezonans değerinde bir araya gelmesi gerekmektedir. Bu durum da ancak bilinçli bir fail ile açıklanabilir. Evren'i oluşturan, ardından kanunları yaratan, elementlerin atomlarını bir araya getiren, nedensellik ilişkisine bağlı olarak bütün doğal süreçleri yöneten, canlılığı oluşturan ve insanı bütün canlılardan farklı kılan bir tasarımcı bütün gözlemsel verilerimizin en iyi açıklamasıdır.

    Bütün bu anlattıklarım modern bilim camiasında "hassas ayardan tasarım kanıtı" olarak ifade ediliyor. Evren'deki bütün sabiteler müthiş kritik düzeyde oluşmuş, gelişmiş, daha doğrusu "tasarlanmıştır." Örneğin kozmolojik sabitteki 10 üzeri 10 üzeri 123'te 1'lik bir değişimin Evren'in oluşumunu imkansız kılacağı Roger Penrose tarafından hesaplanmış ve bu hesaplama kabul görmüştür.

    Bütün bu izahattan öte din felsefesinin temel sorusu şudur: Ezeli ve ebedi olan nedir? Tanrı mı? Evren mi? Big Bang'in kabul edilmesiyle Evren'imizin ezeli ve ebedi olmadığını, başlangıcı ve sonu olduğunu öğrendik. Geriye kaç seçenek kaldı? Sadece Evren'in bir başlangıcı olması yetmez mi?
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük