evet, suçluyu tespit ettik. suçlu olan, elbette yine kapandıktan sonra ''mutluyum, huzurluyum'' diyen tesettürlü kadınlarımız oldu. böyle denilince başı açık kadınlarımızın ''huzursuz, mutsuz'' olduğu hissiyatı medya aracılığı işe bilinçaltımıza işleniyormuş, ya katil oluyormuş akp seçmeni ya da maktul.
böyle bir şey olabilir mi?
kadınlarla erkekleri okurken ayırmanın, kadına şiddete dönüştüğü mantığındaki bir sosyolojik çıkarım, dünya çapında herhangi bir sosyoloğa söylense kahkahalarla karşılanacak bir şeydir. bilakis, sosyoloji bunun tersini doğrular. bugün siyah ve genç bir erkekseniz, amerika'da bir sokak başında durup herhangi bir kadınla diyalog kurmaya çalışın. her 5 kadından 4'ü koşarak uzaklaşacaktır istatistikî verilere göre. ne kadar amerikan toplumundan ırkçılığı silerseniz silin, ne kadar siyah erkeklerle beyaz kadınları büyütürseniz büyütün; beyaz kadınların yüzde 80'i siyah genç erkeklerin kendisine tecavüz edeceğini, onların tehlikeli olduğunu düşünüyor. hatta kadının babası siyah olsa bile, istatistik değişmiyor... neden? çok basit, insan her yerde insan. kendini her an tehdit altında hissedebilir; kendisini, uzamını veya otoritesini. sonuç değişmez: korku ve şiddet.
kadına şiddetin en fazla izmir'de yaşanması bu konuda örnek. en ilerici(!) şehrimizde bu olaylar neden oluyor? çünkü eğitimli kadınların daha fazla şiddete uğradığı bir gerçektir. erkekler otoritelerini bu kadınlara dayakla kabul ettirir. en az şiddet gören kadınlar, bilinenin aksine geleneksel statüye bağlı yerlerdeki kadınlardır. diyarbakır, tunceli, niğde gibi yerlerde kadına şiddetin en az olması da bu kabilden.
yani ''kadınları erkeklerden ayırıyorlar, kadınlar kapanınca açık kadınlar namussuz oldukları için dayak yiyor ve öldürülüyorlar'' savı doğru değil.
ha tabii benim çözüm önerim ''kadınları okutmayın, beylerinin bir dediğini ikiletmesinler, itaat etsinler'' gibi bir şey kesinlikle değil, sadece bu savın yanlış olduğu özelinde konuştum.
diyanet işlerinin verdiği hutbeyi tam olarak dinlememekten ileri gelen bir mevzu da var burada. minvalde bahsi geçen hadis değil burada husus. hadisten sonraki sözleri de dikkate almak lazım. yorumdan ziyade arşivi konuşturmak evla...
kadının erkeğe eşitliği mevzusu, 2013 ocak ayında işlenmiş zaten. ''diyanet böyle hutbeler veriyor, bu da kadına şiddeti meşrulaştırıyor'' önermesi de yanlış.
karma eğitimi meşrulaştıracağım diye çırpınmaya gerek yok. karma eğitim, muhafazakar cenahta hiçbir zaman kabullenilmedi, kabullenilmeyecek de. kızların okutulmamasının yegane sebebi de buydu. keşke çok bilmiş haşmetli iktidarlarımız; karma eğitimi faal tutmak kaydı ile erkek ve kız çocukları için ayrı okullar da açsaydı her bölgeye. dileyen oraya gitse idi, dileyen buraya. hayır fakat olur mu hiç, birilerinin zat-ı şahanelerine güzel görünmek için bu önerilere kulak tıkadığını ibretle seyrettik. gayrı islamî olan bir uygulamanın, müslümanlarca benimsenmesi mümkün müdür?
müslümana domuz eti verseniz yer mi?
karma eğitim de aynı şeydir. bu sadece kızlar için değil, erkekler için de böyledir. harama giren tek cins onlar değil ki, erkekler de battı bu batağa. ki bunu, ''kadına şiddeti arttırıyor'' diye nitelemek de çok yanlıştır.
kıssadan hisse, kadına şiddeti bitirmenin tek yolu evleneceğin kadını sevmektir. başka bir yolu yoktur. ne ahlak, ne din, ne laiklik, ne ceza kurtarabilir sizi. karınızı, ananızı, kızınızı seveceksiniz. bu kadar basit.
siz bunu yapamadıktan sonra karma eğitim ürünü olsanız ne yazar...