bir târihçinin kurmaması gereken cümleleri kurabilecek cürette bir kadınmış. târihçi olduğunu öğrenince daha da üzüldüm açıkçası. her boş teneke de olduğu gibi türklükle bir sorunu var, bu sorun ne yazık ki onu çifte standarda itiyor. bu çifte standarda sarınca saçmalıyor ne yazık ki.
iki örnek; (avrupa'ya giren) avarların türk olmadığını söyledi, desteği ise bunu dile getiren târihçiler. öncelikle belirtmem gerekirki avarların türk olmadığını ileten görüşler (moğol soylu oldukları da iletilir) hâkim görüş değil. hattâ eskimiş, çöpe atılmış tezlerdir. genel kabul, onların türkî olduklarıdır ve hunların avrupa'ya girişleriyle ilintili olduklarıdır. şâyet avarların karışık (etnik unsurlardan oluşan) bir boy konfedeasyonu olduğunu söyleseydi kabul edilebilirdi. nitekim bu doğru bir yaklaşımdır, fakat bu avar denilen zümrenin türklüğüne herhangi bir halel getirmez.
ikincisi ve daha vâhim olanı, istanbul'un fethinden bahsederken 'durup dururken birinin evine girmek, hânesine girmek' gibi saçma sapan bir cümle sarfetti. bununla yetinmeyip 'kılıç hakkı' denilen şeyin kendi ideolojisinden çok uzak bir mefhum olduğunu, bu yüzden boş bir şey olduğunu imâ etti.
istanbul'un fethini 'barbar' bir davranışa benzetmek tam bir gerizekâlılık ürünüdür. bugünün düşünce ve ideoljileriyle mâziyi yargılamaktır. bir târihçınin yapabileceği en câhilâne davranıştır. bizans eğer sıkışmamış olsaydı, gücünü yitirmemiş olsaydı anadolu'da müslüman hâne mi bırakacaktı? yoksa o dönem savaşmayıp, fethetmeyip sevişen bir millet veyâ devlet vardı da bizim mi haberimiz yok? ikinci konu da bu minvalde, kılıç hakkı bu pek barışsever hanımefendinin ideolojisine ters olabilir, fakat târihte bir yeri ve anlamı vardır. beğenmiyoruz diye bu mefhumu küçümseyip yok sayamayız. balkanlardaki osmanlı câmilerinin durumu ortada. yüzlerce câmiden kaçı ayakta? buna bir gün olsun kafa yormuş mu? fetih ve kılıç hakkını türklerin barbarlığına yormak kolay, ama dünyâ barışı, inciği, boncuğu için türkün hakkını yiyenlere kelâm etmek zor...
ek: hele hele uygurların türk olmadığına kanıt olarak öne sürdüğü uygur hâkanının 'türk yurduna saldırdım' minvâlindeki sözlerine yorum dahi yapmak istemiyorum. bu kadar açık (ve bomboş) bir çarpıtma yapılamaz, yapılıpta ciddî bir tez diye öne sürülemez. bu apaçık bir cehâlettir, târih bilmemek, târih ilmini araştırmayı, ele almayı bilmemektir.
kısacası, târihçiliğine kendi ideolojik görüşlerini, artık herneyse bu, bulaştırmaması gerektiğini öğrenmesi gereken hanımdır. bu kadar basit, fakat târihçilik açısından mühim, düstûru daha bilemiyor olması kendisini acıklı bir duruma sokmakta, beni de ülkem entelijansiyası hakkında karamsarlığa itmektedir. türklüğe alerjisi olmayan 'barışsever ve hümanist' bir 'türk' (zorlarına gitse de öyle doğdukları için söylüyorum) târihçi görmek dileğiyle...
ek: düzenine koduğumun memleketinde bu kadın gibi câhiller adam sayılırken, biz sözlük köşelerinde pinekliyoruz. ama işte, saçmalamayınca bir albeniniz kalmıyor.