oslo'da yaşayan bir arkadaşım, geçenlerde yaşadığı bir şey anlattı birkaç gün önce.
Sognsvanngölünün kenarına gitmiş yanına aldığı bir şişe güzel şarapla.
kendi kendine oturuyorken bir ihtiyar gelmiş yanına. anlatmaya başlamış.
bir kadını sevmiş gençliğinde. çok kelimesinin ifadede çok yetersiz kalacağı bir sevgiymiş bu.
uzun süre sevgisini ve aşkını saklamış kadından. iki iyi arkadaş olarak sohbetleri oluyormuş.
kadın başından ne geçerse anlatıyormuş adama. yaşadığı ilişkileri, aşklarını, dertlerini, mutluluklarını, heyecanlarını, neşelerini...
dinliyormuş adam hep. sakin, sessiz dinliyormuş.
kadın bir gün anlamış durumu; lakin anlatmalarına yine de devam etmiş.
adam da yine sevmeye devam etmiş sessizce.
en son bi adamdan bahsetmiş kadın. ihtiyar hiçbir şey dememiş. sarılmış sadece. anlat demiş. anlat.
anlat parlakmavi.
sen de bana anlat.
şiirlerdeki maviyi anlat bana hüzün olsun.
semanın mavisini anlat hayat olsun.
gökkuşağının mavisini anlat neşe olsun.
okyanusların mavisini anlat derin olsun.
gözlerinin parlaklığını anlat bana, fer'in mutluluğum olsun.