sağlam alt metinleriyle farklılaşan bir gençlik filmi. belki şu derinlikli birkaç olgudan bahsetmeden direk bu bir gençlik filmi dersek aklımıza sayısız lay lay lomlar geleceğinden yüzeysel geçiştirmiş oluruz eseri.
farklılıklarına / alt metinlere gelirsek:
kitaptan uyarlandığından ve kitap hoş ve boş (genelde bu tarz filmlerde birbirini tamamlar bunlar) bir yapıt olmadığından müthiş şiirsel bir tadı var. bazı tümceler üzerine gayet manidar kafa patlatabiliyorsunuz. bu da filmi zaten sıkılmadan son derece keyifli izlemeye olanak tanıyor. bazı diyaloglar sadece gençlik alt kültürüne değil hayata dair sağlam aforizmalar sunuyor.
charlie' nin utangaç tavırları- arkadaş çevresinin olmaması ve kendisini belli bir grupla yavaş yavaş bulabilmesi -kabul ettirebilmesi (zekasıyla kendisini sevdirebilmesi) kısımları çok başarılı. bir sahne var, derste yazarın ismi soruluyor bildiği halde cevap vermiyor. halbuki deftere not almış. ve o sınıfta onu bilen yok. belki özgüven eksikliği belki fazlasıyla utangaçlık... inanıyorsunuz bu duruma. çevre edinmeye fırlama kardeşlerle tanışarak başlamakta ziyadesiyle kabuk kırma hikayesini belirginleştiriyor.
salt gençlik filmlerinden en önemli farkı, charlie'nin teyzesinin ölümüne neden olma ruh halini köküne dek vermesi ve geçmiş yaşantıların psikolojik sorunlar yaratması. bu alt metin çok kullanılsa da benim için önemini ve değerini kaybetmez kesinlikle. çünkü mevzu psikolojiye ve gerçeğe dayanıyor.
genç oyuncuların hepsi başarılı. fakat ezra miller / hiçbir şey kendisini aşmış. çok beğendim oyunculuğunu. rolünün hakkını fazlasıyla veriyor. diğerleri de genel olarak başarılı.
bir de atlamadan şu ekşi'nin ve tüm sözlüklerin gündemini ziyadesiyle meşgul etmiş iyi kızlar neden piç erkekleri tercih eder aforizması var ya bunun charlie tarafından sam'e hocanın ona verdiği yanıtı ifadeleyerek söylenmesi filmin zirvesi. patrick-brad ilişkisi de eğreti durmamış. şu tarz filmlerden sonra daha çok yazar okumayı öngören eğitim sistemine gıpta etmemek ne mümkün.