laiklik avrupada kilisenin dogmalarına karşı gelişen bir tepkidir. bilimsel gelişmeler, buluşlar kilisenin o güne kadar söyledikleri ile çelişiyordu. örneğin 1681 yılında Jacques Benigne Bossuet (papaz) yazdığı evrensel tarih isimli kitabı insanlık tarihini 6000 yıl önce adem ile havvanın cennetten kovulması ile başlatıyordu. Kepler ve koperniki'in 16 ve 17 yz.da yaptığı astronomik keşifler kilisenin o güne kadar söyledikleri ile çelişiyordu. kilise evrenin merkezinde dünyanın olduğunu iddia ediyordu. laiklik işte böyle bir ortamda bir ihtiyaçtan ortaya çıktı. aydınlanma düşünürleri kilise artık dünyevi işlere karışamsın dediler.
gelelim osmanlıya. osmanlıda bilimsel buluş olmadığı için dinle çelişiyormu çelişmiyormu kimse tartışmadı. herşey avrupanın çok gerisindeydi. bu durumda laiklik te bir ihtiyaç değildi. yani dinle yönetilmesinde bir sakınca yoktu. 21 yz.da daha yeni kadını cinsiyeti üzerinden tartışıyoruz. henüz insan diyemedik kadına. yenilikler bile kaybedilen toprakların geri alınması için duyulan ihtiyaçtan kaynaklandı. gülhane hatt-ı hümayunu'unda bundan sonra "gayrı mülk-i osmani dahilinde gavura gavur denmeyecek" şeklinde özetlenen osmanlı kafası bu günde yöneticilerin dilinde %50 söylemi olarak şekillenmiştir.