1864te bir ailenin ikinci çocuğu olarak Fransanın küçük bir köyünde doğan Camille Claudel, çocukluğunda taş ve çamur gibi malzemelerin içinde büyümüş ve ilk heykel sergisini 1903 yılında açmıştı. 19. yüzyıl Fransasında, bir erkek mesleği olan heykeltıraşlığı seçerek kadınların neredeyse yok sayıldığı bir dönemde heykeltraşlığa soyunan Claudel, yaratıcılığı ile herkesi büyülemişti. Yaşamının en verimli dönemlerinden birinde, 17 yaşında, 41 yaşındaki bir başka heykeltraşla tanıştıktan sonra ona delicesine aşık olmuş ve kendi yaratıcılığı ile bu adama ilham kaynağı olmuştu. Ancak Claudelin bu adam tarafından uğradığı şiddet ve hakaret yıllar yılı Claudeli deli etmeye etmeye başlamıştı. Bir gün geçirdiği cinnet sonrasında bütün heykellerini parçalayan Claudel, bu olayın ardından abisinin de onayıyla akıl hastanesine kapatılmıştı. Kendisine konulan şizofreni tanısının en büyük destekçilerinden birisi de bir zamanlar delicesine aşık olduğu o adamdır. Bu adam, yıllar sonra Claudelin tekniğini çalarak yaratıcılığı ile dünyaya nam salacak olan, ünlü düşünen adam heykelinin sahibi Rodin idi.
Akıl hastanesinde yıllarca heykel bile yapılmasına izin verilmeden yaşayan Claudel, ölmeden önce kardeşine şöyle bir mektup yazar: Akıl hastanesi! Evim diyebileceğim bir yere sahip olma hakkım bile yok! Onların keyfine kalmış işim! Bu, kadının sömürülmesi, sanatçının ölesiye ezilmesi Bilmiyorum, kaç yıl oldu buraya kapatılalı, ama tüm hayatım boyunca ürettiğim eserlere sahip çıktıktan sonra şimdi de kendilerinin hak ettikleri hapishane hayatını bana yaşatıyorlar Bütün bunlar Rodin şeytanının başının altından çıkıyor Yaşarken olduğu gibi ölümünden sonra da ben hep mutsuz kalmalıydım Her bakımdan başarıya ulaştı işte! Bu esaretten çok sıkılıyorum Eve hiç dönemeyecek miyim? Bu son mektubunun ardından 19 Ekim 1943te akıl hastanesinde hayatını kaybeden Camillein feryadı hiçbir zaman akıllardan silinmeyecektir: Rodin! Kapitalist!