Osteokondromun tipik görüntüsü nedeniyle basit radyolojik tetkik tanı için yeterlidir. Radyografideki tipik görüntü ince veya kalın kemik bir sap ile esas kemikten dışarı büyüyen bir kütle şeklindedir. Özellikle yassı kemiklerde olmak üzere, osteokondrom bazen esas kemiğe geniş bir tabanla oturur.
Osteokondrom her zaman büyüme plağının metafize bakan bölgesinden çıkar. Kemiğin uzamasıyla büyüme plağı lezyondan uzaklaştığından diyafiz yerleşimli osteokondroma da rastlamak olasıdır. Ancak, osteokondrom hiçbir zaman epifizden çıkmaz. Osteokondromun çıktığı metafizde hafif bir genişleme gözlenir.
Oturduğu kemiğin korteksi ve kemik iliği osteokondromun korteksi ve kemik iliği ile devamlılık gösterir.
Basit radyolojik incelemede kıkırdak şapka görünmezse de o bölgede birkaç ufak kalsifiye odağa rastlamak mümkün olabilir.
Ekzostoz üzerinde gelişen bursa çıkıntının daha da iri görünmesine yol açar. Bunu, kondrosarkoma dönüşün bir bulgusu olan ani gelişen büyüme ile karıştırmamak gerekir. Ultrasonografi ile bursanın varlığı ve boyutları ortaya konabilir. Ultrasonografi ile kıkırdak şapkanın kalınlığını da ölçmek mümkündür. Genellikle 1 ila 6 mm kalınlığında olan kıkırdak şapka ufak çocuklarda daha da kalın olabilir (< 1 cm). Kıkırdak şapka kalınlığının ultrasonografiyle periyodik olarak izlenmesi habasete dönüşümde görülen hızlı kalınlaşmanın erkenden fark edilmesi sonucunu doğurabilir.
Habasete dönüş düşünüldüğünde, periferik damar veya sinir basısı söz konusu olduğunda, omurilik basısı düşünüldüğünde, ya da basit radyolojik incelemede diğer patolojilerden ayırt edilemeyen durumlarda manyetik rözonans görüntülemeden yararlanılır.
Habasete dönüşüm söz konusu olduğunda MRG tanı koydurucu olduğu kadar, tümörün çevre yumuşak dokulara yayılmasının sınırlarını da ortaya koyarak uygulanacak tedaviyi yönlendiricidir. Normalde tümörün dış hatları iyi sınırlanmışken MRGde tiftiklenmiş ve bulanık görünmesi habaset lehinedir. Kıkırdak şapka kalınlığının 1 cmin altında ölçülmesi iyiye işarettir, ancak kıkırdak şapka kalınlığının 2 cmin üstüne çıkması, ya da ani artış göstermesi habaset lehine değerlendirilir. Konak kemik korteksi ile osteokondrom korteksi normalde devamlılık gösterirken, bu özellik giderek kaybolur. Bu özellik bilgisayarlı tomografide çok net olarak gösterilebilir. Osteokondromun spongiozası normal spongioza görünümündeyken, merkezde leke tarzında kalsifikasyon odaklarının belirmesi ve perifere doğru şeritler tarzında uzanması yine habaset lehine yorumlanır. Ayrıca, yumuşak dokular normalken kondrosarkomun çevre yumuşak dokulara açılmasıyla düzensiz kalsifikasyon bölgeleri içeren yumuşak doku kitlesinin saptanması habaset tanısını kesinleştirir.
Teknesyum veya galyum sintigrafileri soliter osteokondrom ile kondrosarkom arasında ayırım yapma noktasında yetersizdirler.
Ayırıcı Tanı
Bazen kemiğe bitişik miyozitis ossifikans ile ayrım güç olabilir, ancak basit radyolojik incelemede konak kemik ile kütle arasında korteks ve spongioza devamlılığına bakılarak bu ayrım rahatlıkla yapılabilir.
Tedavi
Basit radyolojik incelemeyle rahatça tanı konabilen ve selim bir lezyon olan soliter osteokondromun, her hangi bir yakınmaya neden olmadığı sürece, çıkartılmasına gerek yoktur. Periyodik takip yeterli olur.
Damar veya sinir basısı söz konusuysa ve kütle eklem hareketini engelliyorsa osteokondrom kütlesinin eksize edilmesi gerekir. Bazen çıkıntı bir tarafa yatarken, ya da ayakkabı kullanırken rahatsızlık verebilir. Çok sık çarpılan bir bölgede yer alıyorsa sıkıntı yaratabilir. Çıkıntı üzerinde bursa gelişimi, ya da saplı osteokondromun kırılması da ağrıya neden olur ve cerrahi girişim gerektirir. Bazı ebeveynler habis dönüşüm endişesiyle çocuklarındaki soliter osteokondromun alınmasını isteyebilir.
Habaset veya habaset kuşkusu, ya da damar-sinir basısı gibi bir aciliyet söz konusu değilse soliter osteokondromun eksizyonu tercihan ergenlik çağı sonrasına bırakılmalıdır. Hızlı boy atan ufak çocukta osteokondromun oturduğu kemikteki sınırlarını belirlemek zordur. Kütlenin konak kemiğe oturduğu alanda bir takım kıkırdak adacıklar bulunabilir ve kütle eksizyonu sırasında bunlar geride kalarak yinelemeye neden olabilir. Bu olasılığı ortadan kaldırmak için kütlenin tabanındaki periost veya perikondriyumun muhakkak çıkartılması gerekir. Ufak çocukta kütlenin büyüme plağına çok yakın olması nedeniyle bu tür bir geniş disseksiyon büyüme plağı hasarıyla sonlanabilir. Halbuki cerrahi girişim hızlı boy atma atağının sonrasına bırakılacak olursa, olgunlaşmış ve büyüme plağından uzaklaşmış bir kütle çıkartılacağından yineleme, ya da büyüme plağı hasarı gibi bir olumsuzluk yaşanmaz.