diğer sol partilerin halka inememesi geyiği üzerinden savunulan parti/oluşum.
yahu bu ülkede halka kim inmiş, bu mantıkla devam edersek akp'ye kayar pusulamız. hiç sağlıklı bir paradigma değildir, solu halka inemeyişi üzerinden yaftalamak.
modern kapitalist uygarlığın temel dayanağı paradır. para kimdeyse halka o iner yahut inmiş gözükür.
ip, tkp gibi liberalizmden uzak sol siyaset yapan partiler elbette parayla buluşamadıkları için, bir türlü halka inemezler yahut dediğim gibi inmiş gözükemezler.
şu noktadan düşünmekte fayda var; gezi olayları esnasında bir bilinç oluştu. bu bilinç, birleşen halkın mutlak bir kararlılıkla yürümesi durumunda tozu dumana katacağı gerçeğiydi. bunu siyasi partiler oluşturmadı. ip, tkp, ldp, emep vs. hiçbiri. bunu halk kendisi oluşturdu. kentli, yarı burjuva, özgürlükçü halk bu bilinci bizzat oluşturdu ve yaşadı. eğitim bilimcileri buna "yaparak yaşayarak öğrenme" diyor. bu anlamda halk bi nevi kendini eğitti.
lakin esaslı bir bilince rağmen, örgütlenme problemi yaşandı. (geziyi, iktidara karşı hak talep eden bir kalabalık olarak değil iktidarı devirmek üzere oluşan bir bütünlük gözüyle bakıyorum, ya da öyle istiyorum.) bu örgütlenme probleminden ötürü de, saman alevi gibi sönüp, ileriye taşınamadı. gezi sürecinde gördük ki; siyasi olmamasına rağmen taraftar gruplarının yaptıkları örgütlü mücadelenin etkinliği konusunda bize fikir verdi.
bu örgütlüğü sağlamak, öncülük etmek amacıyla da sol örgütlerin kimileri olayı doğru kavrayarak, o şekilde hareket etti. kim ne derse desin bu bilinçte olan 2 örgüt vardı; biri tgb/ip diğeri de tkp oluşumlarıydı.
elbette yıllardır istenen bir ortamdı, birden parlayan bir hareketti, herkes hazırlıksız yakalanmıştı. lakin bu iki oluşum olayı en doğru veya doğruya yakın şekilde yorumlayarak halkın yanında, halkı örgütleme uğraşında oldular. olaya bu açıdan baktılar. diğer siktiriboktan anarşizm sevdalısı küçük sol örgütçükler gibi olayı sıcak çatışmayla sınırlandırmadılar. (bu küçük solcu, devrimci örgütleri küçümsediğimden değil, sadece mevzuyu iyi idare edememelerinden dolayı eleştiriyorum)
bu açı bize bir çok ipucu veriyor. bunlardan birisi; mücadeleler örgütlü yapılır. diğeri ve en önemlisi ise; bu örgütlenme halkı içine almak zorundadır.
cem karacanın bir şarkısında geçer; bütün halk birlik olmayınca kavga haklı olmuyor gibi bir cümle.
demem o ki; gezi sürecinde olayı, doğru paradigmadan yorumlayan iki tane sağlam oluşum mevcuttur. bu oluşumlar yakından takip edildiğinde görülecektir ki; aktif ve olumlu mücadeleleri sürmektedir. kendi gelenekleri, programları ve en önemlisi gündemleri olan oluşumlardır bunlar. salt özgürlükçü bir bakış açıları yoktur. iktisadi temelleri de vardır.
bu partiler yıllardır iktidarı ürkütmemiş olabilir. lakin iktidarın ürktüğü ciddi bir "ulusalcı" taban vardır. ip/tgb halk tabanında bu tabanın öncüsüdür. bunu yasaklı milli bayramlarda, 10 kasım anmalarında, silivri çıkarmalarında net bir şekilde görüyoruz. tek sorun CHP ve onun güdük siyasetidir. sola, sosyal demokrasiye, sosyalizme giden bir halkın akış yönünü kesmektedir ne yazık ki CHP.
iktidar mevzilerinin onca mezalimine karşı, halkı örgütleme, halka dair bir tutamak noktası oluşturma çabasındaki örgütler varken "gezi partisi" gibi bir heyecana gerek yoktur. olmasın demiyorum, kötüdür, şöyledir, böyledir de demiyorum. sadece gerek yoktur. bu, halkı geriletmekten, mücadeleyi sıfırlamaktan başka bir işe yaramaz.
ip, tkp gibi partilerin halkın ilgisini çekmediği için tercih edilmemesi gerektiği düşüncesi siyasi zeminde pek de mantıklı değildir. halk, bu noktada partileri değil biraz da kendini sorgulamalıdır. en basitinden misal veriyorum "emperyalizm" tanımlaması yapamayacak yığınlarca üniversite öğrencisi vardır bu ülkede. gezi'de de benzer insan yığınları vardır elbette. bu anlamda da partilerin halka inememesi hususu değil, halkın biraz seviye atlaması gerektiği gerçeği apaçık ortadadır.