lise 2'de annem de beni böyle bir dershaneye yollamıştı. canım sıkılıyor evde diye. 4 dershane arasında cemaat menşeyli olanına gitmeye karar vermiştim, neredeyse tüm arkadaşlarım oradaydı.
müthiş eğlendiğim bir seneydi. deliliğe vurduğum da denebilir.
uyarı alan 2 kişiden biriydim. sırf sercan'la yan yana oturuyoruz diye. gerçi bizim sınıf yine bir tarafta kızlar, bir tarafta erkeklerle genele göre oldukça açık fikirliydi.
tuvalette sigara içtiğimi her hoca bir diğerine söyler, her tenefüs tuvalete başka bir hoca gelirdi. bu konuyla alakalı hiçbir uyarı almayışımı benimle bağ kurmak istemeyişlerine veriyorum çünkü onlar için adetağ bir putperest, adetağ bir sataniktim. ne bok yersem yiyeyimdi.
soru sorduğumda erkek hocalar, başım açık, üzerimde etek var diye iki sıra öteden soru çözmeye çalışırlardı. coğrafya hocam dışında ki o adam da kaçtı zaten.
hafta sonu akşamları öğrencileri toplayıp etüt yaparlardı. beni aylarca hiç çağırmadılar. annemin göndermeyeceğini bildiğim için üstünde durduğum bir konu olmamıştı. bir gün, anneme bunu söyleme gafletinde bulundum. dershaneyi arayıp ağzına geleni söyledi. ertesi gün aradılar etüde çağırmaya. annem yollamadı. tısısısı.
evlere ziyarete gelirlerdi, erkek öğrenci evine erkek hocalar, babalarıyla konuşmaya. kız öğrencilere kadın hocalar -kız da olabilirler bilemiyorum- annelerle konuşmaya. bize geldiklerinde, annem evde yok, deyip kapıyı suratlarına kapamıştım da günlerce yüzüme bile bakmamışlardı.
etek giydiğim bir gün, dersime girmeyen bir kadın hocanın, çıplak gelseydin, lafı üzerine kadın öğretmenler odasına gidip öfke soluyarak bir nutuk atmıştım, din, tercihler ve saygı temalı. teneffüs bitip de derse girdikten 15 dakika sonra özür notlarıyla dolu kocaman çikolatalar yollamışlardı.
kız-erkek karışık tek sınıftaydım, iyi öğrenci şımarıklığı yaptığımızı düşünüyorlardı bu şekilde ders aldığımız için. her neyse yine bir gün dersteyken dershane müdürü kapıyı aralayıp içeri girmeden "hocanıza söyleyin, klimayı tamir edecekler." dedi. kadın hocalar derslerde başlarını açıyorlardı. müdür ve tamirci kapının önünde, sırtları dönük bir şekilde beklediler, bizim hoca da sınıftan ışık hızıyla çıktı. sonra müdür ve tamirci içeri girdiler. hey gidi yaa. neler neler.
5 tane matematik hocamız vardı bir süre ve hepsi erkekti. annem muhteşem bir matematik öğretmeni olmasına rağmen dershanede ders çalışmak istemiştim. normalde 10-15 soru ile 30 dakika kadar meşgul edebilirsin bir hocayı. tam 2.5 saat sıra beklemiştim 3 soru için. 5 adet başı kapalı arkadaş 5 adet hocayı saatlerce kilitleyince hırsımdan çatlayacak hale gelip yine aslında matematik hocası olan müdürün odasına hışımla dalıp yaptıklarına razı olmadığımı, hakkımın üzerlerinde olduğunu belirten 5 dakikalık bir çığlık solo yaptım. sanırım deli olduğumu düşündüğünden, belki de deli eylemeyi bilen iki kişiden biri olduğu için odasından asla çıkmayan müdürü kantine indirip soru çözdürmüştüm. belki de çirkefleşmemi istemiyorlardı.
bunca karmaşa içinde iyice psikolojimin bozulduğunu gören annem başka bir dershaneye geçmemi istedi. iki iyi arkadaş sınav dergisi dershanesine geçmeye karar verdik. kayıtlarımızı ve erken kayıt ücretlerimizi almaya gittiğimizde ailesi muhafazakar arkadaşımın kaydını vermemek için ellerinden gelen ne varsa yaptıklar. aileyi araya soktular. bizsiz başarısız olur, dediler. parayı vermeyiz, dediler ama neler neler. neyse kız ağlaya ağlaya kaydını aldı. ben de talebimin kayıt sildirmek ve paramı almak olduğunu söylediğimde tüm dosyalar ve ödenmiş para 3 dakika içinde elime teslim edilmişti ve oralarda bulunan hocalar resmen sevinmişti.
bu dershanede tek iyi anım ve tek iyi adam coğrafya hocasıydı. yumuşak yürekli, temiz bir adamdı. umarım o mutludur. diğerlerine hala soracak hesabım var. şimdi onlar düşünsün.