Benim yaşadığım çevrede ve köken olarakda hakiki ankaralı olan üç tip erkek vardır bir kısım kızılcahaman akdoğan ve devamında gelen belde kökenli olanlardır. türkçe'yi yutarak kunaşmayı severler ve genelde geri çekil, benden uzak dur gibi terimleri trakyalılarda olduğu gibi get, ez gibi kısaltmalara giderler ama bunu mümkün oldukça kısık sesle karşıya duyurmaya çalışırlar. yapı itibari ile minyatür tiplilerdir ve oruç gazi ile girişleri olmuştur.
ikinci tip ise eskilerden kalma yenimahalleli* erkek tipidir. eski memur kesimi ve büyük çiftçi kesimi yani orta direk ve onun bir üst kesmi oturduğu zamanlardan gelen. Eski türkçe'yi ve resmi dili kullanmaktan zevk alan ve giyimine özen gösteren tiplerdir. Bütün bir mahalle birbirini tanır ve o mahalleye yeni bir aile dışardan gelse bile lehçesi düzelir diye efsanelerde dolaşır.
üçüncü tip ise bürokrat ve zengin kesimin bulunduğu zamanın buğday fabrikaları sahipleri bahariyeciler ve eski ulus çarşısı dükkan esnaflarının oturduğu tabanda yayınlmış olan çankaya tipi erkekler gelir. bunlardan zaten söz etmeye gerek yoktur. neyi ne yapacağını çok iyi bilen ve özellikle çarşı esnaf kökenli olanların çok zehir ve muhabbeti zevklidir, oturup bir gün boyunca dinlenilir.
Anlatılan bunlardır. özellikle bu üç tipi durmadan anan teyzelerimiz amcalarımızdır. ama sonradan birkaç abimize para kazndırmak için yapılan olaylar ve askerler* her şehirde olduğu gibi çeşitleri yıkmış sorumsuz ya kaldırımın sağında solunda oturup kendini farklı hissetmeye çalışan yada durmadan eli götü oynayan, bir kızın yanına kafasını sallayarak gidip ve onu götürene kadar kafasını sallamaya devam eden ankaralı olduklarına inanmadıklarım insanlarla doldu taştı fışkırıyor.
Ama büyüklerim dediği tek bir şey vardır. "düzgün türkçe konuşamayan birisi ankaralı olamaz." derler. bu lafı duyduktan sonra zaten bu gelenlerin nerden geldiği çok açık ortadadır.