Yeryüzündeki 5 kıtanın her biri üstünde yüzlerce atom bombası patlamışçasına; Dünya'nın gitgide ısınmasıyla öyle bir kuraklık başlamış ki, ne göl kalmış, ne akarsu, ne tarla, ne çayır, ne orman, ne de herhangi bir canlı.
* * *
Afrika'nın insan ayağı değmemiş cangılları bile, iyice kavrulmuş yeşillikleriyle, ağaç iskeletlerinden oluşan garip mezarlıklara dönüşmüş.
Ve kuruyup kırılmış dallardan birinin üstünde, kala kala bir çift canlı olarak biri erkek, biri dişi 2 maymun kalmış.
* * *
Erkek maymun, dişisine:
- Buraya bak hanım, demiş; üremeyi sürdürerek, insanoğlunun bir kez daha ortaya çıkmasının ilk adımını yeniden atmaya kalkalım mı, kalkmayalım mı; ne diyorsun, değer mi, değmez mi?
* * *
Bendenize kalırsa böyle bir sorunun yanıtını bulmak için, halen mevcut görünen 200 devletten her birinde ayrı bir anket yapılmalı.
Bu arada insan merak ediyor, acaba Türkiye'den de nasıl bir yanıt çıkardı; "evet" mi, "hayır" mı?
* * *
Vaktiyle Katolik ülkelerin köylerinde de, havalar kurak gittiği zaman yağmur duasına çıkma âdeti varmış.
Bir gün bir köyün kilisesinde alınan bir karardan sonra, ertesi sabah hep birlikte yağmur duasına çıkılmış.
Ve papaz azarlamaya başlamış cemaati:
- Sizin inancınızın da, imanınızın da bu kadar çürük olması; korkarım ki gücüne gidecek Tanrı'nın. Hani nerede şemsiyeleriniz? Hiçbiriniz şemsiyeyle gelmemişsiniz.
* * *
Kim bilir belki de yağmur duasına şemsiyesiz çıkanların inancından, gökler katında kuşku duyulduğu için, dualar genellikle kabul edilmiyor.
Gerektiğinde bir de şemsiyelerle çıkılmalı yağmur duasına; denemekte yarar var...
Üstelik böyle bir görüntü, unutulmayacak güzellikte bir fotoğraf da olur ayrıca.
* * *
Nasreddin Hoca, 2 saat süren bir yağmurun Samsun'u perişan ettiğini; ortalıkta bozulmadık yol, sürüklenmedik araba, su basmadık mağaza ve ev kalmadığını öğrendiğinde:
- Şükürler olsun Yarabbi, demiş; ya böyle bir yağmur 18 Mayıs 1919'da yağmış olsaydı, tüm tarihimiz kökünden değişecekti. Ertesi gün Mustafa Kemal Samsun'a çıkamayacaktı.
* * *
Sevgili dostlarımızdan Av. Taner Aktop ile eşi Mireille, Fethiye'den 2 geceliğine istanbul'a geldiler.
Gelirken de, o çevredeki bazı çarpıcı uyarı ve öfke pankartlarından küçük bir koleksiyon getirmişler bendenize...
* * *
işte onlardan bazıları...
Bir terzihanenin kapısına yapıştırılmış yazılar:
"ALÇAK HIRSIZ
MAKiNAMI ÇALACAĞINA ANANI GENELEViNE SAT"
Ve:
"KOT TAMiRi YAPILIR DiKiŞTEN"
* * *
"SATILIK KELEPiR
BiRiNCi DERECEDE DEPREM BÖLGESi OLMASINDAN ACiLEN SATILIKTIR"
* * *
"iKi KiŞiDEN FAZLA YANYANA YÜRÜMEYiNiZ - BÜYÜK ŞEHiR BELEDiYESi"
Uyarının yanında ayrıca yan yana yürüyen 3 insan silueti; 2'si erkek, 1'i kadın. Kadın siluetinin üstüne bir çarpı işareti çekilmiş.
* * *
"ÇiÇEK KOPARABiLiR ÇEKiRDEK KABUĞU ve ÇÖP ATABiLiRSiNiZ - ÇAN BELEDiYESi"
* * *
"ORiJiNAL KASET C.D ALANA KORSAN CD HEDiYE"
* * *
"DiKKAT
ÇÖP ATANLAR GÖRÜLDÜĞÜNDE CEZALANDIRILACAK (DÖVÜLECEKTiR) KADIN-ERKEK FARKETMEZ"
* * *
"SAYIN CEMAAT
KIBLEYE DURURKEN
SOKAĞA GÖRE
YARIM SAĞ YAPARAK
DURUNUZ"
* * *
"LÜTFEN PANTALON FERMUARINI
VEYA DÜĞMESiNi TUVALETiN
iÇiNDE AÇIP KAPATIN
BAŞKAN"
* * *
"LÜTFEN ÇATIYA ÇÖP ATMAYIN LAN!"
* * *
Plaj kıyısında bir uyarı:
"KURTARMA SAATLERi
SABAH: 10.00 14.00
AKŞAM: 16.00 18.00"
* * *
Bazı servis otobüsleriyle minibüslerinin arkasında da şöyle bir yazı var:
"Bir hata yaptığımızda, şu tel. no'larına haber verin"
Sevgili Şafak Barış da, bir minibüsün arkasında şöyle bir yazı görmüş:
"Bir hata yaptığımızda aramızda kalsın"
* * *
Minibüs şoförünü kutlamak gerekir. Başbakan Tayyip Bey'in sözcülüğünü yapacak düzeyde bir arkadaşmış doğrusu.
* * *
Necati Cumalı'dan bir şiirle bitirelim yazıyı:
Çıplak
Bereketli göğüslerin
Dudakların aşkla ıslak
Cennetten kovulan ırmak
Yatağımda çırılçıplak
Her gece gürül gürül ak
Yıkık yönlerimi götür
Umutsuzluğumu yıka
Yarına beni değiştir