üçüncü boyutu görme becerisinden yoksun insanların, ensiz dünyalarının penceresinden bakarak deniz gezmiş eleştrisi yapmalarına dahi katlanabilmek mümkündür ama iş bok atmaya gelince,
- az durun bakalım!
o dönemi görmemiş, yaşamamış, ortamın havasını teneffüs etmemiş, hatta döneme ilişkin bir kitap açıp okuma zahmetine bile katlanmamış kimi kıçı bokluların; ortamı boş bulup, babalarının, amcalarının görüş ve yorumlarına dayanarak kof kof atmalarına da seyirci kalmayı insanın içi almıyor doğrusu.
1967 haziran'ında, beyoğlu genelevi'nin istanbul'a gelen 6.filo'ya mensup amerikan askerleri'nin ziyareti için boyatılmasıyla patlak veren bir dizi halk hareketiyle başlar ve evrilir olaylar. 'deniz gezmiş' adı, '6. filo defol!' pankartının ardında yürüyen kalabalığın organizasyonunda bizzat görev almış bir militan olarak duyulup-yayılmaya başlar; gençler başta olmak üzere halk arasında. simgesel olarak 6.filo'ya ancak, esasta amerikan yayılmacılığına ve sömürüsüne karşı başlatılan bu karşı hareket, üstelik örgütlü bir biçimde 1969 yılı ortalarına kadar da devam edecektir.
o yılların dünya sahnesinde yalnızca iki aktör vardır tüm rollerde oynayan; abd ve sscb. kalanlar ise ya yardımcı oyunculardır ya da figüran. işte! böylesi bir ortamda sam amca'nın 6.filosuna doğru "defol!" pankartı açıp yürüyebilmek, donanmasına bağlı denizcileri rıhtımdan denize savurabilmek, tabiri caizse mangal gibi bir yürek gerektirirdi ki o yürek sahiplerinden biri ve şüphesiz en önemlisidir deniz gezmiş.
şimdi dönüp soruyorum benim anlı-şanlı ülkücü kardeşlerime, işin siyasi boyutunu bir kenara bırakarak;
- devletin, orospu da olsalar bir amme hizmeti yapan vesikalı türk kadınlarını amerikan askeri'nin altına yatırmaya bu denli hevesli olmasını nasıl karşılıyorsunuz?
- onlara daha temiz ve güzel görünsün diye beyoğlu kerhanesini boyatmasını, bir nevi gavatlık olarak değerlendirmiyor musunuz?
- deniz gezmiş ve arkadaşlarının yerinde siz olsaydınız ne yapardınız?