çalgıcı karısı binnaz, esnaf karısı binnaz, kumarcı karısı binnaz... garip bir şarkı sözü. akıllara iki soruyu getiriyor dinlediğimiz anda. ya binnaz'ın kocası dükkanında çalgı çalıp kumar oynayan bir esnaf ya da binnaz aynı anda bir sürü kişinin karısı. ya da bir sürü binnaz ve bir sürü esnaf.
müdürlere sürekli yalakalık yapan müdür muavinleri muavin falan değiller. onlardan olsa olsa müdür müdavimi olur.
cansız manken vahe'nin dekorasyon programlarında şuursuzca zıplaması fikrini kim ortaya attıysa aklından şüphe ederim. kazık kadar adamın günlük hayatın durağan aktivitelerini zıplamak ve tepinmek eşliğinde yapması kadar sevimsiz bir olay yok. onlara sorsan vahe komik, yardımcısı sevimli, reytingler tavan. vahey halinize...
bizim oğlan da televizyonda ne görse aynısını yapıyor, gördüğünü istiyor. geçen gün vahe'nin programını izlerken büyük kanepeyi taşımak istedi. önce döne döne koştu, zıpladı; aynı vahe. kanepeyi sürükledi; baktı olmadı... bu sefer ekranda gördüklerini istemeye başladı. önce vahe'nin elindeki avizeyi istedi. gözü iyice açıldı ve bu sefer de vahe'nin yardımcısı sarışın ablayı istedi. akıllı çocuk.
hayatımız film şeridi ya hani. ama geri saramadığımız filmlerden. kader yazılmış, sen oynuyorsun. ama insan montajını yapmak ister o filmin. hatta öyle zaman dilimleri vardır ki o film şeridinin bir kısmını kesip atalım, bir halta yaramamış, izleyici beğenmemiş diye. oynayan da izleyen de benim. kendime yaşıyorum.
"bana bak lan" cümlesini söyleyenler kendine güvenleri sonsuz olan insanlardır. gözlerini kocaman açıp, sağ elleriyle karşısındakinin omzunu sarstıkları vakit korkacaksınız onlardan. bir de "lan" demişler zaten... lan mı, canımız sağolsun ama kanun bu.
yıllar önce hazırlık sınıfındayken ingilizce öğretmenimiz bir çok fiili, deyimi türkçe düşünmememiz gerektiğini söylerdi ve kızardık biz. ama şimdi ne demek istediğini çok iyi anlıyorum. neden mi? yakınımdaki tarzanca ingilizce konuşmaya çalışan bir vatandaş "dikkat çekmek" fiilini "pull careful" şeklinde ingilizceye çevirdi. öğretmenler her zaman haklı işte...