yaşım itibariyle ilk three peat'ine yetişemediğim, ikincisini ise trt 3'te yakaladıkça tekrarlarını izleyebildiğim michael jordan'dan sonra gelmiş geçmiş en iyi şutör gard*'dır.
bu adamın zirve yaptığı orlando magic'e gelirken grant hill gibi döneminin bir diğer süperyıldızı ile oynayacaktı. ama grant hill hastalandı ve bir daha da belini doğrultamadı. bu durum tmac'in takımı tek başına sırtlamak zorunda kalmasına neden oldu ancak çevresindeki kazmalar yüzünden başarılı olamadı. o da "bari istatistiklere oynayayım" dedi... dediğini de yaptı.
bir kere bu ada çok yönlü gardlar arasında gelmiş geçmiş en iyidir. oyun kurar, rebound alır, top çalar, blok yapar ve hepsinden daha iyisi, sayı atar. özellikle blok konusunda çoğu uzundan bile yeteneklidir. öyle ki sağlıklı olduğu dönemde maç başına ortalama blok sayısı birin üzerindedir. bunu göremeyen tonla pivot var bugün nba'de.
houston rockets'a geldi. bu kez amacı yao ming'le süper ikiliyi kurmaktı. ama ne yao ming ne kendisi sakatlıklardan burunlarını çıkartabildiler. lanet midir nedir bilmiyorum, bu ikili takımdan gidene kadar da houston'ın çekirdek kadrosu sakatlıksız bir yıl geçiremedi.
kariyerinin en parlak olması günlerde bacak sakatlıkları yüzünden oynayamadı. detroit pistons'a gitti. yedek başlamayı ve bacaklarının iflas etmesini göze alacak kadar seviyordu bu oyunu... bir maçta bileği gene su koydu. tmac yere düştü, suratını koluyla kapattı, ağladı, ağlattı.
ayağıma adının yazdığı bir ayakkabı giymekten bu kadar mutlu olduğum biri daha yoktur sözlük. iverson'ın, garnett'in adlarının yazdığı ayakkabıları da giydim. hatta garnett'i çok çok severim ama hiçbiri tmac kadar gönlüme taht kuramadı. o en büyük olmak için doğmuştu. tek eksiği talaydı.