bir kadeh ki ömrü
meze beklemekle geçti
"içiyor, içiyor" dediğiniz adam
yıllar yılı böyle içti.
geceyle gündüz gibi,
koymuşlar sıraya..
sofrasında rakıyla meze
gelmedi bir araya.
mırıldanıp dişlerinin arasından
dedi "böyle de olur"
ardında bir mezarlık şimdi,
taşları billur
bilirim duman savurmakta da
bir hayli eskidir o
ben deyim on, sen de yirmi yıllık
tiryakidir o.
nedense kibritle paketi,
paketle kibriti
bir araya getiremedi.
"elin ateşine yanmaktan
yanmamak iyi" dedi.
şimdi arkasında
bafra ile döşeli bir cadde vardır
bir de kibrit kutularından
abide vardır
kanının köpürüp
kaynamışlığını bilirim
onun tüfekle, tabancayla
oynamışlığını bilirim..
ki hala konuşur o dilden
hala yazılarını noktalar
tabancasından kalma virgüllerle
tüfeğinden kalma noktalar.
tak! tak! tak!
üç el..
yazsın, yazabilirse notalar!
tak! tak! tak!
ki dünyada, budur, varsa eğer
erkekçe konuşmak.
geçti delikanlılık
oyuncaklar çocuklara
kalmalı artık
attıkların nasıl olsa
varmış hedefine
adını kurşunla yazan sen değil miydin
sevdiğinin gergefine?
çocukluk çocukluk,
çocuklukmuş..
naralar göğüs fazlası
bir solukmuş.
artık başlanabilir masalına,
"bir varmış, bir yokmuş"
fakat buradayım, buyursun
güvenen kadehinin sırçasına!
bu sefer tokuştururuz
kırmacasına.
belki senin de budur
demek istediğin
havaya kalkmaz, şerefe kalkar
kadeh dediğin.