-ahmet kaya' nın elimde değil susamıyorum türküsünden şairin, su içmek istemediğini anlamak. içten içe meyve suyu iç o zaman, annen hoşaf suyunu bardağa koysun diye öğüt vermek.
-kolanın uzak bir ülkede kuyudan çıkarıldığına inanmak.
-kışın kar yağdığı zaman denizin üzerine naylon çekildiğine inanmak. (çünkü denizin bozulacağına inanmak)
-biri kolunu çektiği zaman diğerini de aynı şiddette çekmezsen iki kolun farklı ölçüde uzayacağına inanmak.
-okulun arkasında, müstakil bir evde yaşayan yaşlı kadının gerçekten cadı olduğuna inanmak. kadının evini grupça taşa tutmak. korkudan ertesi gün okula gitmemek.
-yalan yere " anam babam ölsün " diye yemin edip bütün akşamı ana babanın ölmesini bekleyerek geçirmek.
-canavarların, karabasanların ve bilumum yaratığın bir evi ve telefonu olduğuna inanmak. doğru numara kombinasyonu yakalamaya çalışmak.
-kurban edildikten sonra kanı alnıma sürülen koça sempati duymak. koçun gece gelip etinden yiyenleri dolaşacağına inanmak. alna sürülmüş, yıkansa da çıkmayan kanı görüp " hmmm, bu çocuk yesin bir şey olmaz, alnına kanımı sürmüş " deyip gideceğine inanmak.
birde şu var ki:
-hiç yoktan nasıl iyi oluyor diye düşünüp durmak.
bunu hala anlayabilmiş değilim.
maranmar 23 yaşında. arkadaşları ona acıyan gözlerle bakıyor.