Kitabımı bir kenara koydum, biraz düşündüm artık kafamda ki sesle mücadele yapamıyordum.ilaki bu adam bulunup, tanışılacak ve sorun haledilecekti.Öyle de yaptım.Avuç içi kadar bu küçük yerde, balıkçı barınağının olduğu yerde bir bankta oturmuş, yanında küçük bir radyodan türküler dinliyordu. Biraz snop yapımla türkü dinlemesi kafamdaki şablonları bozdu ama sonra kendime zübbe kaç yaşındasın hala şu Amerikan bozuntuluğundan kurtaramadın dedim.Sonra derin bir nefes alıp adamın yanına gittim elimi uzattım ben Emel sizinle doğru dürüst tanışmaya hiç fıratımız olmadı dedi.Gözlerini kısarak bana baktı ve şehirli modern mutsuz kadınlar gibi davranmayı kes dedi.Ne diyeceğimi unuttum, kan beynime sıçradı, ağzımda tek laf çıkmıyordu, içimden bir titreme geliyordu.Sadece öküz gibi davranmanız için bir sebep var mı? diye sordum.Çok yapmacıksın, bir türlü geldiğnden beri doğal davranmıyorsun, sürekli farklı daranmak istiyorsun ama kendini ortaya koyamıyorsun dedi.Hay allahım dedim.Geldiğim daha iki gün oldu, adam ukala benim hayat gurum gibi davranıp bana hava basıyor dedim.Saçlarımı geriye atıp, beki bay gıcık dedim.insan olarak beni kurtarmanıza bir kez daha teşekkür ederim ama bunun dışındaki detaylarınız tam bir berbatlık ssrgiliyor, keşke beni siz kurtarmasaydınız dedim.Son sözün biraz garip olduğunu düşündüm ve hızlıca arkamı dönüp gitmeye koyuldum.Arkamdan seslendi, saat selizde seni pansiyonundan alacağım sana boklu sardlya yapacağım dedi.Gerçekten bunu söylediğinde bütün vücudum çoktan titremişti. Çünkü benden hoşlanmıştı ki, en nihayet sadede gelmişti.Sonra yine yapmamam gereken bir şeyi yaptım, ve kızmış gibi suratıma ifade takınarak, çok beklersin gelmem dedim.Bunları söylerken, kendi ağızımı bantlamak isterdim grçekten ama ağzım benden habersiz konuşuyordu işte.Adam yine gözlerini kıstı ve çok müthiş bir gülümsemeyle dudağının ucundan, zaten memnun olsan gelmezdim, demek istediğini anladım bu da bana yeter dedi.Yuh artık dedim, sanki küçük bir çocuk gibi davranıyordu bana bende çaresizce öylece duruyordum.Adamın adını dahi bilmiyordum.Pis şey dedim, o havalar, o küçümsemeler, e tabii ne olacak burası turist kaynıyor ve kiminle istese rahatlıkla ola bilir dedim. Ama bu kadar kolay pes etmeyecektim, yok öyle adama koşa koşa koşmak dedim pansiyona gittim.Güzel bir duş aldım,vücuduma peling yaptım, fazla tüylerimi aldım, losyonlandım. Sonra dedim ki, iyi ki koşa koşa gitmiyorsun, şu bakıma bak sen dedim.Yapmamam gereken ani bir hareketle, eşorfmanlarımı giydim ve sahile kendimi atıp, yol boyu koştum. Koşarken içmden ne güzel intikam aldım dedim. Gelsin bakalım çok ukala, bulamayınca nasılda o kasıntı hali, tuz buz olacak diyeekten sevindim.içimde bir yerlerde, bir sızıntı vardı ama sızıntıyı da hallederim dedim.Sonra koştuğum yolu, ayakbılarımı giyip bu sefer denizin içinden , ağır ağır yürüyerek döndüm.
Döndüğümde kapımda bir yemek tası ve bir midye buldum.Yemek tasının içinde balıklar vardı. Boklu sardalya, midye kabuğunun içnde bir not vardı".Gelmeyeceğini de biliyordum, balıkları hemen ye, tabağı yıka ve mutfağa bırak".Balıkları yerken göz yaşlarımı tutamıyordum, elimde deniz kabuğu, bana yazılan bir not ve balıklarım.Anıra anıra ağlıyordum.Sonra mutfağa gittim, bulaşığı yıkayacak bir şeyler arıyordum, pansiyonun sahibi kadın geldi, bir sorun olup olmadığını ve neye ihtiyacım olduğunu sordu.Bana bulaşık deterjanı verirken,Murat Beyin geldiğini ve bana balık bıraktığını söyledi.Kulaklarımı açtım, Murat Murat dedim, senin ismin demek bu.Sonra kadına kim ve neci olduğunu sordum.Hakında detaylı bir bilgi vermedi.Sadece yazları burda olduğunu kışları uzaklara gittiğini söyledi.Aman dedim ne bilgi ama, evlimi bekar mı diyecektim ama sonra vaz geçtim.Üzüntülüydüm hem de çok. Onu nasıl kaçırmıştım, hayatımda bu adam kadar bana yakın bir şey var mıydı ki?
Akşam olana kadar zor sabretim, odamda bir oyana bir bu yana, döndüm durdum. Akşam çökmek üzereyken sokaklara attım kendimi, büyük bir meşe ağacının altında ki köy kahfesine takıldıını söylediler oraya baktım yoktu. Sonra onu gördüğüm balıkçı limanına gittim orda da yoktu, akşam sahile indim or da da yoktu.Zaten bakılacak her yere baktım ve üzüntülerimi boğazıma düğmleyip pansiyona döndüm. Pansiyoncu kadın bir şey diyecek oldu, ama halimi görünce vaz geçti.Yatağın üstünde ki şeyler dikatimi çekti. Bir zeytin dalı ve dala sarılmış bir not. Notta şöyle yazılıyordu," bir kadın aşkını ifade edecek kadar dürüst olmadan, bir adamı sevemez". Vay
adama bak hem ortalarda olma, perişan et, hemde edebiyat parçala, hay aalahım dedim, nerdeyim? bu bir kabus mu, yoksa kehanet mi, yoksa ne yani..
Ellerimi başımın arasına aldım ve düşündüm neden? Her güzel şeye olan kavgam niye, niye erkeklerle direk bir iletişimim yok ve neden hep bu kıvırmalar, neden anlam yüklemeler anlıyamıyorum dedim.Bir yıldır tırnaklarımı yemiyordum, ailem gurur duyuyorlarda , sanki duyulacak bir o kaldıda.Kalbim acıyordu, hiç bir şey haakında bilmediğim bir adam için, ciden kalbim acıyordu. Adını biliyordum sadece Murat, neyse dedim ve toparlanmaya başladım. Artık buraları da halletmiştim, burdan da kaybolma ve yok olma vakti gelmişti.Hızlı bir şekilde pansiyon işlerini halledip kasabaya inecek ordan da, ordan uçak işlerimi halledip istanbul'a dönecektim. Uzun zamandır bu kadar kapana sıkışmış bu kadar,mutsuz olduğumu hisetmemiştim. Bir büyünün girdabında gibiydim, ne yöne kime doğru gideceğimi bilmiyordum. Olaylar garipti, ben olaylardan da garipitim. tüm bunlar kafamın içindeyken, istanbulun uçağında buldum kendimi, en iyi meşgaleninde yine erkekler olduğunu anladım ve içimden güldüm çünkü, onları düşünürken zamanı planlamasına gerek yok, su gibi akıp gidiyor her şey, su gibi..
istanbul da hayat hemen işe başlamamla biraz unutulur gibi oldu. Geri kalan izinleimi işte kulanmamı kimse anlıyamamıştı ama ben normal olana yakın olduğum ve aynı hatta gidip geldiğim için memnundum. Duygu, aşk ve erkekler konusunda hayatım boyunca her şeyi elime yüzüme bulaştırmamış mıydım? Kaç kere aranılan ama sonunda hep kaçılan kadın deil miydim? Sonunda bir kaç çıkmanın sonunda ne kadar yüzeysel ve gıcık olduğum söylenmemiş miydi? Aman neyse çok umrumdaydı zaten, sevdiğim bir işim
beni seven ve ne yapsam yargılamayan bir anne babaya sahiptim. Aman aman dedim hayatım ne dolu, ne anlamlı, of dedim.. işten eve dönerken bari bu gün değişiklik yapayım ve kız kıza dışarı çıkma fikrini kabul edeyim. Zaten gelmezsem Jale kafamı koparırdı, kaç yıllık arkadaşımdı, taa liseden beri birbirimizi tanır ve yaşamda arka çıkardık birbirimize. O da benim gibi, hiç evlenmeden kız kurusu olaraktan , yanımda yer alırdı. Ama JALE'NiN bir farkı vardı. Erkekler bayılırdı ona, şöyle bir konuşsa bir iki laf etse ağzına düşerlerdi. Ne okadar güzel, ne de bakımlıydı ama sanırım , şu benim uyuz Murat'ın bana çaktığı laftaki gibi kendi olmna durumu samimiyeti vardı kızın.Kendini hiç saklamazdı. Birinden mi hoşlandı, pat söylerdi, pat çıkarlardı. Sıkılınca da hemen söyler bitirirdi.Terk edilince de önce açıp bir güzel sıvar, sonra da hadi herkez yoluna der yine olgunlukla karşılardı.Ben öyle miydim ama...