paris, eğer gideceğiniz ilk avrupa ülkesi ise alacağınız ilk schengen vizesi demektir, bu da sıkıntılı ve göt attıran "lan acaba red mi verecekler?!" sorusunu aklınızdan çıkarmayan dönemdir. bi' kere birinci tavsiye mutlaka uçak biletinizi airfrance'dan almanız; airfrance'ın charles de gaulle'de ayrı bi terminali olduğu için gümrük polisi de ona göre ılımlı oluyor, bu dönerken bavullarınızın aranmama rahatlığına kadar gider. (ama yine de garanti değildir, düşük bi ihtimalle aranırsınız.) vizenizi aldınız, uçağa bindiğiniz ve artık paris'tesiniz. charles de gaulle'den paris şehir merkezi taksiyle epey bi yazar*. en güzeli roissybus'lerle 10 euro karşılığında opera'ya gitmeniz. paris'te metro sistemi çok baba olduğu için taksi'ye hatta otobüse bile ihtiyaç duymayacaksınız. hemen metro için 10'lu carnet'lerden alın, daha uyguna geliyor. yok ben zıplar geçerim turnikeden bi şey olmaz demeyin, eğer biletsiz denetime girerseniz 30 euro cezayı kaktırırlar, bi de rezil olursunuz. paris demek bol bol para demek; yemek yersiniz, su içersiniz dünya para ödersiniz. en güzeli her köşe başında olan monop ve franprix'lerden sandviçler, misler gibi içecekler almak. ilk gün louvre müzesine gidin, sabah erkenden orada olun; dünyanın en büyük müzesi olduğu için acayip yorulacaksınız, detaylı bi şekilde gezmek 1 yıl bile sürebilir ama iyi şartlarda dolu dolu 1 günde her şeyi görebilirsiniz. ikinci gün la tour eiffel buraya da erken gitmeniz de fayda var, 15 euro karşılığında asansörle eiffel'in en tepesinden paris'i izlemek şahane bi his. zamanınız kalırsa eiffel'den, notre dame katedraline yürüyün, güzel kafeler var oturun bi' kadeh şarap için. d'orsay müzesini, concord meydanı, versay sarayı * , arc de triomphe, sacre coeur derken yavaş yavaş olaya hakim olacaksınız, gezdikçe yıllardır paris'te yaşayan biri gibi her bölgeye kolayca metroyla ulaşabileceksiniz. alışveriş sizin bütçenize kalmış ama marne la vallee de outlet bi mall var, orada biraz daha ucuza bi şeyler bulabilirsiniz. ingilizceniz çok iyi olsa bile; bonjour demeden yüzünüze bakmazlar ama bir bonjour bütün kapıları aralar, fransızlar sanılanın aksine sıcak kanlı insanlar, hırsızlık olaylarına karşı dikkatli olun ve mutlaka hard rock cafe'de jumbo combo yiyin. saint-germain bölgesinde chez gladines diye bir restoran var; hem ciddi ucuz hem de aşşşıırrıı doyurucu, 19.00'da açıyor; sanırım pazar kapalı. son olarak Le Relais de Venise L'Entrecôte 'da antrikot yiyin, büyük tecrübe, büyük lezzet; tatlısı içkisi filan tıka basa 40 euro'ya kalkarsınız adambaşı... bence laduree gibi yerlerde çok oyalanmayın, nihayetinde istanbul'da filan da var.. paris güzel şehir ya çok seversiniz ya da "hasiktir bu ne amk?" dersiniz. (bkz: paris sendromu)