meşhur kurbağa ile akrep hikayesini bilmeyen yok gibidir.
hani, akrep derenin kenarına gelmiş karşıya geçecek, kurbağaya demiş ki "kurbağa kardeş! sırtına binsem de beni karşıya atıversen bir zahmet". kurbağa da ona dönüp "seni karşı kıyıya atması birşey değil de nâmın kötü, sokarsın-edersin neme lazım bir de canımızdan olmayalım durduk yere" demiş.
neyse efendim! madem başladık bilmeyenler için bitirelim; "öyledir-böyledir" derken akrep, kurbağayı ikna etmiş ve sırtına binmiş, derede su yüzüne çıkan küçüklü büyüklü taşlara basarak ilerler ve karşı kıyıya son zıplayışlarını yaparken akrep, zehirli iğnesini saplayıvermiş kurbağanın kaba etine. kurbağa yaptığı hatayı hayatıyla ödeyeceğini anlamış fakat iş işten geçmiş, olan olmuş bir kez.
son nefesini vermeden titreyen ağzından şu sözcük dökülebilmiş; "neden?". karşı kıyıya varmanın mutluluğu içinde akrep yanıt vermiş; "ne yapayım! huyum bu benim. hem ne demişler; "can çıkar huy çıkmazmış"".