Üniversite yıllarında aynı evde yaşadığım mhp'lidir.
Mezeler hazırlanır ve rakı sofrası kurulur. Muhabbet koyulaştıktan sonra ses olsun diye müzik açılır. Açılan müziğin tarzına göre ortam ya şenlenir ya da kasvetli olur. Ahmet Kaya çalmaya başladığında biraz önceki şen şakrak haller unutulur, rakı bardakları havaya kaldırılır. Tam bardak ağıza nahiyesine fondip yapmak üzere götürülürken, bu MHP'li dingil masadan kalkar ve "Ben bu adamın şarkılarının çalındığı yerde durmam" diyerek masadan kalkar. Ekipten "durmazsan siktir git ulan o zaman" ültimatomu verilir. Zaten alışık olunan bir durumla karşı karşıya kalındığı için ortam bozulmaz. içilir... Devamlı değişen müzikler, Ahmet Kaya çalmaya başladıktan sonra sabitlenir. Artık Ahmet Kaya'da sizinledir. MHP'li arkadaş yan odadan gelen hüzün seslerini duyar, arada bir şeye bakmaya geliyorum muhabbetine ortamı dikizler. Kaçamaz, çaresizdir. Sürgün yemenin acısını yaşar. En sonunda çaresizce gelir o masaya o oturur. Bir iki ay sonra artık söylemi "ben bu adamın şarkılarının çalındığı yerde durmam" değil de, "şarkıları güzel de kendisi adam değil" noktasına gelir. Ahmet Kaya dinleyen MHP'linin izlediği yol bundan ibarettir.