sizleri suçlamıyorum aslında. belki çoğunuz doğarken sokaktan bir seçim arabası geçiyordu. belki çoğunuza siyasi isimler verildi. dini öğretilere göre adınız koyuldu. kulağınıza fısıldandı sihirli kelimeler. sorulmadı ki size "bu dünyada ne yapmak istersin" diye.. sorulmadı "adının ne olmasını istersin" diye. en başından anlatıldı oyunun kuralları: "kendinize dair kararları siz alamazsınız". neden suçlayayım. sadece kızıyorum bazen çünkü anlamak istemiyorsunuz.
5 yaşındayken sütlacı parmakladınız diye dayak yediniz. ödevinizi yapmayıp, yakartop oynadınız diye sınıfın önünde madara edildiniz. sınavda en yüksek notu alınca takdir edildiniz ama en çok golü siz attığınız için hiç takdir almadınız. ya da kusursuz ip atladığınız için. kimse size en çok eğlenen insan olduğunuz için ödül vermedi. ama herkes canınızın sıkılmasını takdir etti. doğal olarak keyfi zayıflık bellediniz. eğlenceyi haram.
anneleriniz başka arkadaşlarınızın annesiyle karşılaştığında sordular: "napıyor sizinki" diye. cevap verdi sizinki :"iyi allaha şükür mühendisliği kazandı." ya da "çok şükür bankaya girdi çalışıyor". hiç biri demedi ki: "çok mutlu allah'a şükür, hayattan keyif alıyor". sandılar ki biz hayata çalışmaya, çile çekmeye geldik. kendi yaşadıkları gibi.
başka tanrıya inanıyor diye lanetledik. hor gördük. öldürdük. sanki bilmiyormuş gibi dünyada 100 lerce farklı tanrıdan bir tanesine inanan ve diğerlerine inanmayan insan olduğunu. salaklığımıza sarıldık, onu hor görmek öldürmektense başka anaların yavrularına layık gördük. savaşlar açtık, milyonlarca insan öldü kendi tanrımıza inanmıyor diye. kiliseleri yıkıp cami yaptık, minareleri yıkıp imamelerini çaldık. kral çıplak diyemedik bir türlü.
kendi siyasi düşüncemizi herkes kabul etsin istedik. geceleri güneş açsın, gündüzleri ay yükselsin istedik. "kimin nasıl yönettiğinin ne önemi var, önemli olan mutlu olmaktır" diyemedik. kırdık birbirimizi, sildik arkadaşlarımızı. hakaretler ettik. komünist deniz gezmişi astık, ülkücü ertuğrul dursun önkuzu'nun ciğerlerine hava basıp camdan aşağı attık. izin vermedik yaşasınlar, ailelerine gidip en sevdikleri yemekleri yesinler. nefes almayı bile çok gördük.
reddedemedik yanlışları. tanrının dünyasında onun yarattıklarını, onun yarattıklarıyla öldürdük. kirlettik dünyayı. nice hayvanların nesillerini tükettik, derisi duvarda güzel duruyor diye. kestik ağaçları dağı taşı eritmek için. ve toprak kapkara ağladı, biz onun göz yaşlarını arabamıza koyup gökyüzüne havale ettik teselli etsin diye.