O ukala tavrı sonrası benimle tanışmak istedigini söylediginde şaşırmış ve sadece lafta kalacağını düşünmüştüm. izmir'den ıstanbul'a geldiği günün ertesi, "cumartesi kahve?" mesajı konser öncesi nasıl da ıyi gelmişti.
Sahnede göründüğünden uzun ve ön dişi benim gibi yampiri. Bohem bunalımlı bir adam olduğunu ve hayatını müzikle geçindirdigini sanıyordum. Beni iyice süzdü ve gülümsedi. Hayat hikayesini anlatmaya başladı. Şaşkınlıktan kaç çay içtim öyle bilmiyorum.
91 deki ilk kaydı ırak'ta yaptığı askerlikten yadigar. 4 yıl Fransa'da kaldığı için muazzam Fransızcası var. Yazın izmir'de fransızlarla çalışıyor. Kışında Istanbul'da farklı işler ve müzik. Tabi sürekli Kore ve Hindistan'a gittiğini saymazsak. Neyime güvendi bilmiyorum ama baya tane tane döküldü. Bana "sen eksik olabilirsin ama sevilmişsin büyükanne sevgisi falan da olabilir, çok belli.." diyor ve babaannemi anlatıyorum.
Bu yaşa kadar yapmadığı iş yok ve hepsi birbirinfen oldukça alakasız.
5 yıllık aşkından sonra yalnızlığına sadık.
Herife deli gibi teklifler geliyor fakat istemiyor. Hatta tanınmak bile!
Bence ileride film cekmesi muhtemel. Argo konuştukça açılıyor.
Sohbet makaraya dönüyor. Tutturuyor hindistan cevizli dondurma diye. Sonra yine çaya.
Yaşıma göre farklı olduğumu söyleyince ağzından çıkan söz beni şaşırttı "sen çok iyi bir anne olursun, kesinlikle çocuk sahibi olmalısın"...
istiklal'de heyecanla fikirlerini anlatıyor, çok içten. Kendine müzisyen demiyor esnaf, dükkancı diyor. Avcılar'da geçen çocukluk hikayeleri, klip fikri, yeni şarkıları, planları derken yolda Zekeriya'yı görüyorum. O an irfan ile olmaktan daha mutluluk vericiydi benim için. Sohbet ettik. Kör ama Taksim aşığı. insan müzesi'nin en nadide eseri. Yanından ayrıldıktan sonra Zekeriya'yı ilk tanıdığım da sordugum soruyu bana sordu "gülümsemeyi hiç görmedi ama gülüyor.. nasıl..." Sonra hayatımdaki en garip güzelliği taşıyan anısını anlattı.
Bende insan müzesi'nden söz ettim. Bu fikir onu öyle tavladı ki. Hemen bir proje anlattı müzikleri de benden dedi. Benim aklıma nasıl gelmedi diye dövünüp beni sevdiğini anlatırken yol bitti.
Orhan Veli sevdalısı bu herifin öyle sağlam duruşu vardı ki varlığı beni mutlu etti doğrusu.
Vedalaşmak hiç istememiştim ama yakın dostumun nişanı var. Karşımda durdu benden söz etti. Kollarını açtığında hayvan gibi sarıldık.
Yine görüşecektik.
Yalnızlığımı sevmesem aşık olacaktım eminim. Böyle biriyle dost olmak ve kalk çaya gidelim diyebilmek bile güzel.