insanı bazen umutsuzluktan tarifsiz bir sevince iten anlardır. lise 1 deyim o zamanlar. açlık sefalet diz boyu amk. baba desen evde yok, nerede olduğu belli değil. anne desen depresyonun son noktasında hastanede yatıyor. ben de sefil perişan evde aç acına oturuyorum. komşular arada yemek getiriyorlardı sağolsunlar. evde şofben olmadığından utana sıkıla bizim kemal'in eve giderdim. anlatır orada yıkanırdım. kemal benim kankardeşimdir. canımdır. açız sefiliz ama gönlümüze yine de söz geçiremedik. kapıldık yan sınıftan bir kıza. öyle böyle derken sevgili olduk. hafta sonu buluşur muyuz? tabi buluşuruz. e aptal kafa cebinde metelik yok, kızla buluşup napacaksın. kızın söylediği yere gidecek yol parası bile yok. kemal sağolsun daha söylemeden çaktı vaziyeti. işte birere yarım ekmek yaptıracak kadar para verdi, bir de yol parası. allah razı olsun kemal'den. gezdik dolaştık, kızın karnı acıktı. ben zaten hep açım. paraya baktım yarım ekmek tavuk dönere yeter. kız da durdu et döner istedi. yani istemedi de ima etti. şurada et döner yapan güzel bir yer var oraya da gidebiliriz dedi. neyse gittik. ben parayı sayıyorum, sanki sayınca artacak! hep aynı hep aynı! kız da fark etti tabi daha ben demeden 2 tavuk döner dedi. ayran da istemedi. gözlerim dolu dolu oldu o an. kızın yanında olmasam hıçkırarak ağlardım. ilk defa gururum kırılmıştı parasızlık yüzünden. o sırada yan tarafta başka bir çift ve birkaç kişi daha et döner siparişi veriyorlardı. benim kahır kat sayım iyice arttı tabi. kalabalıkta adamın uzattığı poşetlerden bize yakın olanını alıp çıktık. bende moral sıfır. sahilde oturduk. iştahım kapanmıştı zaten isteksizce paketi açmaya çabalıyordum. tabi önce kızın açmasını bekledim. ve o an bir mucize gibi ekmek arası et döner olduğunu gördüm pakette. inanamadım. hemen kendiminkini de açtım. gerçekten et dönerdi. galiba yanlış poşeti almıştık. ikimiz de gülen gözlerle birbirimize baktık. benim gözümden bir damla yaş düştü. sonra beraber ağladık. hem ağladık hem yedik...sonra da sarılıp güneşin batmasını bekledik...