biraz önce bir sosyal paylaşım sitesinden, şehadet haberinin bir aileye verilmesini izledim. izlerken, bir şehit babası ile aramızda geçen bir konuşma aklıma geldi. oturduğum yer istanbul'da, edirnekapı şehitliğine oldukça yakın. gelen her şehit cenazesine, mecburi haller dışında elimden geldiğince katılmaya çalıştım. bunun dışında her bayramın birinci günü de oraya gider duamı okurum. bunları yazmamın sebebi kendimi kutsamak değil, oraya gide gele oradaki insanların nasıl bir ruh hali içerisinde olduklarını az çok bildiğimi belirtmek içindir, bol keseden savurmak için değil. bahsettiğim diyalog ise konuşmamızdan iki gün önce oğlu şehit düşen bir babayla aramda geçti. o gün yine bir şehit cenazesi gelecekti şehitliğe. çalışıyordum. izin aldım, önce ataköy 5. kısım camii'nde (genelde istanbul'daki şehit cenazeleri orada kılınır. ) cenaze namazını kıldıktan sonra şehitliğe doğru yola çıktım. şehit kortejinin gelişi biraz vakit aldığı için benim şehitliğe ulaşmam onların gelişinden yarım saat kadar önce olmuştu. oradaki bir banka oturdum. yalnız değildim tabii. defin için hazırlık yapan askerler ve oradaki şehitlerin yakınları... o şehit yakınları her zaman oradadırlar. 18 yıl her gün oğlunun mezarına gelen bir baba bile var. yaklaşık elli metre metre ötemde yine birkaç gün önce şehit düşmüş bir asteğmenin nişanlısı mezar başında dua ediyor. genç, yaşlı birçok şehit yakını. kimi dua ediyor, kimi mezar suluyor, kimi etraftaki diğer insanlara hayrına şeker, lokum dağıtıyor, kimileri ise gide gele artık birbirlerini tanır olmuş sohbet ediyorlardı. yalnız oturuyordum. birkaç dakika sonra bir adam geldi yanıma oturdu. adamı tanımıştım. aynı semtteydik. iki gün önce şehit düşen askerin babasıydı bu. oğlunun cenazesi esnasındaki konuşmalardan adının murat olduğunu biliyordum. ilk anda birşey diyemedim. konuşmaktan korktum, acısını hatırlatmak istemiyordum ancak zaten şehitliğin ortasındayız. lafa o girdi;
- şehidi mi bekliyorsun?
+ evet Murat abi.
- beni nereden tanıyorsun?
+ oğlunun cenazesine de katılmıştım, oradan biliyorum. allah sabır versin abi.
- sağolasın. gelen şehit yakının mı?
+ kan bağım yok ama hepsi hepimizin yakını abi. komşuyuz seninle, buraya yakınım yani, elimden geldiğince cenazelere katılmaya çalışıyorum.
- evde duramıyorum oğlum. hanım sürekli feryat figan ediyor, yanında konu komşu onu teskin etmeye çalışıyorlar. sağdan soldan başsağlığına geliyorlar ama artık bende dayanamıyorum. yarım saatte bir yüzümü yıkar oldum. ağlamak için yıkıyorum yüzümü, yüzümü yıkarken gizli gizli ağlıyorum. yolda yürürken ağlıyorum, buraya gelip ağlıyorum ama en çokta burada kendimi biraz olsun rahat hissediyorum. en iyi morali bana buradaki insanlar veriyor çünkü benim halimden bir tek onlar anlıyor. nasıl sabredeceğimi onlardan öğreniyorum.
kısa bir sessizlik esnasında gelen şehidin yakınlarından birkaçı orada görevli olan subaylardan birinin yanına gidip feryat figan dert yanmaya başladı. ( bu arada bu bahsettiğim olay, şu açılım süreci denen zırvalığın hayata geçiriliş sürecinden hemen önce gerçekleşti).
şehit yakınları, komutana; evlatlarının teröristerle pazarlık yapılsın diye mi öldüğünü, bunca insanın çektiği acıların havaya uçtuğunu, bu askerlerin yok yere mi toprağa düştüğünü haykırıp duruyorlardı. ne desin komutan? tavırlarından en az onlar kadar üzüldüğü belli oluyordu adamın. diğer şehit yakınları da konuşmaların geçtiği yere yaklaşıp birşeyler söylemeye, içindekileri dökmeye çalışıyorlardı. özet olarak; teröristle pazarlık edene, anlaşma yapana hakkımızı helal etmiyoruz, gerekirse diğer evladımı da şehit veririm ya da ben gider şehit düşerim gibi cümleler dökülüyordu ağızlardan. murat abi ve ben oturmuş onları izliyorduk. murat abi,
- bu söylenenler olursa allah hepsinin belasını versin! dedi, sırtımı sıvazlayıp kalktı yanımdan.
bunları neden mi yazdım? itiraflar başlığı oldu için çünkü açılım fikrini ortaya atan, uygulayan, destek veren a'dan z'ye kim varsa hergün sayıyorum. istisnasız. bunlara sebep olanlar ve destekleyenler benim gözümde vatan hainidir. inşallah kulaklarınız çınlıyordur. şimdi bazı sivri zekalılar "artık şehit cenazesi gelmiyor." diye vikleyecekler. bende diyorum ki; "neyin karşılığında?". gerçi uzun uzadıya bu muhabbete girmeye gerek yok. binlerce kez yazıldı çizildi. dolayısı ile bu lafları ben ya da benim gibi düşünenlere değil, yiyorsa gidin o şehitlikteki şehit yakınlarına söyleyin.