ne zaman görsem, ne zaman dersine girsem hayranlıkla dinlediğim, izlediğim tek hoca. bu nasıl bir efendiliktir, nazikliktir, ya hu bu nasıl bir edeptir, her karşılaşmamızda bir heyecan alıyor beni, dilim tutuluyor oysa ki neler söylemek istiyorum, nasıl da konuşmak istiyorum, ah bir bilse! *
şu eğitim hayatım boyunca -hani herkesin aşık olduğu bir hocası vardır ya- sevdiğim, aşık olduğum, hayranlıkla izlediğim biricik hoca.
ilk dersine girdiğim zamandan bu yana duygularım hiçbir zaman değişmedi, dersinden kalsam da geçsem de hiç önemli değil, aynı mekanı paylaşıyoruz ya ben onu dinliyorum ya yeterli benim için.
onun yanına ilk gittiğim günü hatırlıyorum araştırma konumla ilgili ona danışacaktım, bir heyecanla, umutla, mutlulukla vurdum kapısına ve ne diyeceğimi bilemedim giriverdim içeri, insan bir sorar demi ''müsait misiniz hocam?'' diye ben unuttum işte. ''bir makale hazırlıyorum şimdi.'' dedi. ben de peki hocam sonra tekrar gelirim dedim ve çıktım.
bir daha gittim, lazlarla ilgili bir araştırma yapacağımdan bahsettim, konumu beğendiğini düşünüyorum, ayrıca benimle lazca konuştu inanabiliyor musun sözlük!? * lazcayı nasıl bilir diye düşünürken bir yandan da sevinç çığlıkları atıyordum, gerçekten çok sevinmiştim, uzun uzun konuştum o da yapacaklarım konusunda yardımcı oldu.
ben araştırmaya başlamıştım, çamlıhemşindeki, izmirdeki lazlarla görüşmeler yapmıştım, ses kayıt cihazındakilerin hepsini bilgisayara aktarmıştım temize çekilmeleri gerekiyordu; fakat bazı sorunlar ortaya çıkınca araştırmam yarım kaldı ve izmir'e gidip gelmek zorunda kaldım, ilgilenemedim ve cafer hocayla bir gün beklemediğim bir gün okulda karşılaştık ve bana araştırmamı sordu ona bu işin peşini bırakmadığımı söyledim, dersi bıraktığımı söyledim, sebeplerini anlattım o ban bu araştırmayı bitir dedi, biliyorum ya beğenmişti seçtiğim konuyu, biliyorum yaa işte *
neyse,
şimdi aradan bir tatil geçti ve ben onun seçmeli dersini seçtim tarihte araştırma ve sunma yöntemleri sadece sınıfta yedi kişiyiz, pek kimse seçmedi, keşke kimse seçmeseydi, bir ben olaydım iyiydi * yine gördüm, yine aynı dersteyiz, dinliyorum yine..
4 kasım'da sunumum var, gönüllü var mı diye sordu ben dedim, oysa ki o kadar utangacım ki nasıl anlatacağımı bilmiyorum; ama o sorunca kimseden ses çıkmayınca ben dedim işte *
bana soru sordum 4 kasım pazartesi değil m? diye bir an şaşırdım hayır dedim önce güldü sonra aa evet, evet hocam dedim.
ah bea, keşke asistanı olsaydım, ben sizi ilber ortaylı'yı sevdiğim gibi seviyorum. bir fark var, ben ilber ortaylı'yı görünce bayılmıştım, sizi görünce bayılmıyorum; ama bayılmaktan daha beter heyecanlanıyorum.
son olarak, giyimi de on üzerinden on, böyle süveter giymesi olsun, gömlek üstüne yelek giymesi olsun hep bir uyum için de. söylemeden geçmeyeyim dedim. **