kişilik bölünmesi

entry23 galeri
    9.
  1. şizofreni ile pekte alakası olmayan bir durumdur. bunu sona yazmak istiyordum ama yukarılara hemen şizofreni diye tanım koyan arkadaşlar olmuş. orada biraz duracaksın. şizofreninin ne olduğunu bir doktor kadar bilemem ama şizofreni ile kişilik bölünmesinin arasındaki farkı da bilecek kadar biriyim. o zaman yazarların neredeyse hepsi şizofreni aga. adamlar bir sürü karakerleri yazıyor, tek tek o karakterlerin içine iniyor, benimsiyor. yazarı geçtim, aktrisler, adam padişah ya da psikopat, yamyam gibi karakteri oynamak için, ilk önce bu karakteri benimseyip, seyirciye o karakteri yapmacıklıktan uzakta, tam manasıyla göstermek istiyor. ve bu aktrislerde agresif davranışlar vs sık görülüyor. al işte sana, o zaman dünyadaki çoğu insan gizli şizofren!

    öncelikle bu özelliğe sahip kişinin rahatlıkla, diğer karakterlerinin taşıdığı huylara geçmesi kolaydır. evet, kendisi olan bir ana karakteri vardır. birde içinde taşıdığı birden fazla karakterler vardır. bu karakterleri her zaman ortaya çıkarmaz. tıpkı bir yazar gibi, sadece bekler. kullanacağı yeri ve zamanı sabredecek kadar bekler. bunu isterse günlük kullanır, isterse bir zaman sonra kullanır. isterse sadece tek bir alanda kullanır kendini frenlemek için.

    keşke sayısal bir bölüm okusaydım, hatta sağlık alanında kafama sıçayım başka bir şey demiyorum. en azından deneyler yaparak bu insanların neden bu hale geldiklerini yazardım. bana kalırsa, iyi bir özellik, en azından bir öykü yazmaya çalıştığımda, hep bildiğim karakterlerden yola çıkarak, onların zenginleştirilmiş hayat hikayelerini hep aynı olarak fakat farklı şekillerde yazıyorum. bir karakterin, özellikle ana karakteri benimsememe gerek bile kalmıyor. bundan daha önce, kısa hikayeler yazdığım bir hesabım vardı ve orada bile aslında hep bu karakterlerlerden yararlanarak yazardım.7
    bir aralarda bir senaryo yazıyordum, ticari amaç taşımayan bir senaryo. hemde komediyle ilgili, güldürücü bir senaryo. fakat her zaman güldürmüyordu, çünkü her karakterin gençliğinden küçüklüğüne kadarki yaşadığı sorunları anlatıyordum ve bunları nasıl yendiklerini gösteriyordum.

    şimdi aklıma çelen şey neden böyle bi özellik var bizlerde? bana göre yetenek olan bir özellik? aileme, dostlarıma yakınlarıma bile bahsedemediğim, yalnızca eğlenmek amacıyla abuk sabuk yazmaya çalıştığım bu birden fazla karaktere neden sahibim? nedenini biliyorum dostlarım aslında, ama söyleyemem. ben bir bilim adamı değilim, isviçreli'li hiç değilim. neden açıklayayım durup dururken şüphelendiğim şeyi.

    aslında bu bana doğuştan verilen bir özellik değil. sadece küçükken yaşadığım ve süreğenliği baya olan bir olaydan sonra, ezik bir karakterden, yavaşça öfkeli ve asi, küfürbaz ve utanmaz bir karaktere geçtim. ama bu özelliğimi hep bastırmaya çalışsamda, bu özelliğim hep baskın çıktı. uykusuzluk ve yememde bozukluklar çıktı. onu sürekli durdurmak istediğimde, yardımıma stephen king koştu. onun kitaplarını okudukça, kendimi daha iyi hissettim ve yavaş yavaş yendim. hatta kendimle benzettiğim bir erkek karakteri vardı, o karakterin tıpkısı olmasamda, benzerliklerimiz vardı.

    evet, sonlara gelirken, ilklerde bahsettiğim gibi, bu özellik, sonradan gelen, geçmişte yaşanan travmaya karşı, kişinin kendi içinde farklı karakterler yaratarak, yaşadığı olayı sürekli geriye atmaya çalışmasıdır. alkol gibidir. içersin içersin, bir süre unutursun, alkolün etkisi gittiğinde derin bunalımlar geçirirsin.

    dışarıdan her zaman etrafa gülücükler saçan ve tabiri caizse kibarlık budalası olan ben, bir bakıyorsun, akla gelmeyecek küfürleri anında, hiç utanmadan söylerim. ama bunu öyle herkesin yanında, ya da uygun olmayan zamanda demem. ve dışarıda, bilmiyorum ama, en azından okuldaki profların hoşlarına gidecek kadar saygı duyulan biriyim. genellikle dinlerim, çok konuşmam, ama çok yazarım. konuşamam, çünkü iki kelimeyi bir araya getirmemem. çalışkan biriyim, çünkü ne kadar kendimi işe ya da derse verirsem o kadar hipnoza girmiş gibi, içimdeki bütün her şey gidiyor. rahatlıyorum.

    ömrümün kalan zamanlarında ise, kendimi yabancı dile verip, hep amatör kalmak isterim kariyer vs bana göre hiç olmadı zaten. sanırım en iyisi kendimi dile vererek, her şeyi, bütün bokumsu her şeyi ve herkesi unutmak. yaşam başlı başına hipnozdur sevgili yazarlar. ama her zaman değildir. eğer bir şeyi düşünmeden yapıyorsan bu hipnozdur. sen hiç ev işi yaparken, ya da gündelik konuşurken, araba sürerken, uzaklara dalarken düşünür müsün? hayır düşünmezsin. sadee kafana anlık şeyler gelir gider.

    demem o ki, bu tür özelliği olan kişiler, sakın bunu hastalık olarak algılamayın. ulan o zaman bütün herkes hasta! bence yaşamla birlikte hipnoz olun, unutun gitsin. oyalanacak bir şeyler bulun. benim kendimi bir zamanlar kitaplaa vermem, bu hipnozun bir parçası idi. en azından beni frenleyen ve iyi şekilde düşündüren bir şeydi. sizlerde bir şeyler bulun. geçmişi unutun.

    son olarak, bu özelliğe sahip kişiler, eğer bu yazıyı okuyorsan, geçmişte senin böyle olmana neyin sebep olduğunu iyi biliyorum. sakin katil olma, sakın kendini üzme, sakın düşünme, sakın kötü şeyler yapma. kendini harap etme. biliyorumki sen zekisin, biliyordumki sen bütün insanlardan farklısın, çünkü sabit değilsin. çünkü içinde çıkmayı bekleyen bir yumurta var, o yumurtanın kabuklarını kırmasına izin ver ve çıksın. o asi karakterin çıkmasına izin ver, asi ol ve bir süre zaten durgunlaşacaksın. ve kimseye güvenme, bu olayı anlatma, çünkü insanlar senin zayıf yönlerini bildiği takdirde, seni kullanacaklardır, sana bunu yapan adamı bulup tehdit edeceklerini diyerek senin güvenini almaya çalışacakladır. ve sen psikolojik sorunları olan biride değilsin. çünkü herkesin psikolojik sorunları olur ve geçer.

    neyse, bu yazıyı sonuna kadar okuyan olursa bana mesaj atsın, ona organ bağışı yapacağım. *
    15 ...