samimiyetsizliğin ölçütleri arasına mutlak ve mutlak dahil edilmesi gereken, iş bu eylemi gelenek haline getirip sırf karaktersizliğinden, sırf ezikliğinden, sırf ömrü billah çalışsa böylesi bir medya devinin sol taş.ğı olamayacağı fobisi tüm benliğini bir örümcek ağı gibi kapsadığından; dahası o ağı oluşturan kimyasalları salgılayan beynin de kendisine ait; örümcek mentalitesi hüküm sürer bir dimağ olduğundan bu cibiliyetsizliği, topalak topalak tombalaklığı yapan insanların "günaydın" yerine kullandıkları kelime kalıbı..
yani sorsan nefret eder, buram buram yapmacıklık, buram buram samimiyetsizlikten dem vurur; yine de kaçırdığı filmi yoktur hani.. ne yani, 3 filmde kestiremedin mi sözümona kalitesizliği de illa cılkını çıkarana kadar, seriyi tamamlayana kadar müptela gibi her filme gidiyorsun? sorsak "bir umut gidiyorum, belki bu sefer iyi olmuştur diye umuyorum.. nafile" gibi kereste şahsiyetine paralel bir beyanla türk sinemasına verdiğin destekle acındıracaksın kendini, mazluma yatacaksın; inanıp "samimi galiba" diye düşünücez, kitlece böylesi öncü, kaliteli prodüksiyonlara imza atan bu mihenk taşını alaşağı edicez öyle mi?
bu işler öyle kolay mı ulan? adam saatlerini harcamış, dünyanın emeğini dökmüş, gün gelmiş sabahlara kadar setlerde, gün gelmiş hastalık, moralsizlik gibi insani faktörleri gözardı edip sinema için koşuşturmuş, bir allah'ın günü de "konsültasyon isterim.. bu bünyeyle olmaz" gibilerinden bir bahane sunup öteleme çirkefliğine girişmemiş; sen 2 saat izleyip, içeride de hayvanlar gibi kahkaha atıp, üstüne iç geçirip başrolde kendine paye biçtiğin fanteziler kurmuş, seyircinin yine bir başka mehmet ali erbil şahaneliğine patlattığı kahkaha ile kendi ufak, kıytırık dünyana dönmüşsün; salondan çıktın; "berbattı, rezaletti... "
hadi lan.. şu adamın türk televizyon hayatına kattığının yüzde birini sen yapsan bugün ilahım diye taksime koşar takdir beklerdin.. neymiş, programına çıkardığı adamlardan birinin donu düşmüş.. bakmasana o zaman, ne bakıyosun? meyilli misin sen de yoksa, youtube'dan video arıyosun, tekrar tekrar izliyorsun..
türkiye mental farklılaşmasını borçluysa, bunu bilin ki, turgut özal, mehmet ali erbil ve recep tayyip erdoğan'a borçludur.. kompleksleri bir kenara bırakıp biat etmek en doğrusu.. [ki şunu da belirteyim, sayın başbakanın icraatlarını hiç tasvip etmem.. hatta bir umut düşüncesiyle, tam karşısına, cem uzan'a kullandım oyumu da, yazık oldu..]