"...
Hani eski kanepenizin yerine yenisi geldiğinde yadırgarsınız ya; Polis Türk sinemasının o yeni kanepesidir kanımca. Bu yüzden biraz garipsenmiştir ki kurgusal biçimler konusunda ezber bozmak da her yiğidin harcı olmasa gerek. O yiğit çıkıyor, tutup bir hikayeyi en anlatılmamış, en bakir haliyle anlatıyor. En olmadık sahnelerle, en "acayip" diyaloglarla da iyice süslüyor uslarımızı. Evet hepimize ilginç geliyor, şaşırıyoruz; ama iyi ki yapıyor. Sinemaseverler olarak heyecanlanıyoruz, hem de çok...
Filmin yönetmeni ve senaristi Onur Ünlü, Âh Muhsin mahlaslı şiire yeni bir soluk getiren bir şair aynı zamanda. Ve filmin bir şairin elinden çıkmış olduğu her sahnede açıkça görülebiliyor. Bir polisin hikayesi ne kadar şiirsel olabilir ve o şiirsellik sinemada ne kadar tutunabilir diye düşünmeden edemedim filmi izlemeden önce. Sonra filmin bir afişi var ki; bir polis ve "Şiddete meyyalim vallahi dertten"; cümlesi... insan ister istemez düşünüyor filmin sosyal içeriğinin nasıl olacağına dair. Ancak atlamamak gerekiyor ki gerçeklik kaygısı taşımayan bir film için, sosyal içerikli bir önyargı son derece yanılmış bir önyargıdır. Polis, hiçbir kaygısı olmadan ilerleyen bir film; ama bu kaygısızlık hiçbir şekilde duyarsızlığa eş değil. Bir filmden yahut bir şiirden açık seçik bir 'mesaj';, açık seçik bir 'gerçeklik' bekleyenleri şaşırtmış ve hayal kırıklığına uğratmış Onur Ünlü; bence iyi de yapmış.
...
Kısacası, Polis'in damaklarda bıraktığı tat "öylesine" bir tat değil. Edebiyatın ve sinemanın birleştiği yerde duruyor filmin her sahnesi.
O gerçekten "başka" bir film. Bir görsel şiir... Raflardan çıkarılıp çıkarılıp tekrar tekrar izlenesi...