Şeyh Bedreddin isyanı, hem ortaklaşacılığın ete kemiğe bürünmüş hali, hem de 16. yy.da Osmanlı Devletine karşı örgütlenmiş bir devrim girişimiydi.Şeyh Bedreddin ile onun ortakçıları Börklüce Mustafa ve Torlak Kemalin çalışmaları ile büyüyen isyan, ağır vergiler altında ezilen, yok sayılan, savaşlarla, sürgünlerle talan edilenköylülerde, ahi birliklerinde, Müslümanlarda ve Gayri Müslimlerde; kısacası toplumun ezilen tüm kesimlerinde karşılık bulmuştu.
isyan, özellikle Ege bölgesinde, izmir ve Manisa çevresinde, köylülerin, devlete haraç olarak verdiği ürünleri vermeyip, toprağı ortak işleyip, topraktan geleni ortakça tüketmeleriyle; daha doğrusu öşürcüleri başlarından kovup, devleti ve özel mülkiyeti hayatlarından çıkartarak, hayatlarını paylaşma ve dayanışma ekseninde kurmak istemeleriyle iyice büyüdü.
Köylüler artık devlete haraç vermiyor, toprakların beraber işleyip beraber tüketiyor, her şeye beraber karar veriyor, yemekler köy meydanlarında büyük kazanlarda pişirilip beraber yeniliyordu. Devlet, tabi ki buna daha fazla müsaade edemezdi. Osmanlı, bu komünlere defalarca saldırdı ama her seferinde geri püskürtüldü. Binlerce insan Karaburuna çekilerek hem ortakçılıklarına devam ettiler, hem de Osmanlı ile savaşmaya
Fakat bu isyan da çok sert bastırıldı. Şeyh Bedreddinin ortakçıları, katledilerek bugün ölüm kuyuları diye bilinen yerlere atıldılar.isyanın sona erdiği haberini alan Bedreddin, sürgünde olduğu iznikten kalkıp Sereze geldi, fakat onun ölüm fermanını hiçbir ulema imzalayamadı. Kendi ölüm fermanını yazdı ve boğazına ilmiği kendi geçirip, idam sehpasını tekmeledi.