biri diğerine der ki: "hocam, senin kitabın var ya, hani taptığın, yalama olmuş olm o, değiştirilmiş. elden ele geçmiş."
bu bir saldırı değilidir(!) ortada gerçekler vardır. ama bir diğeri der ki:
"senin kitap dediğin, yalan üzerine kurulmuştur, üstelik değiştirilmediğini de ispatlayamazsın. diğer kutsal kitaplar gelecek olan son peygamberin o soydan gelmeyeceğini belirtiyor." falan filan... kameranın açısını değiştiriverince, bu da bir saldırı değildir(!)
şimdi burada, inanca saldırıyı ne belirler? inanç zaten bir akıl mantık değil gönül işidir. üstüne basa basa, gönül işidir! bu durumda, bir şeyleri ispat etmeye çalışmak bir hayli çelişkilidir çünkü ispat edebileceğin şeylere inanmıyorsundur zaten. ancak bir başkası bunu söylediği zaman saldırı olarak algılarken, kendin kendi inancını korumak adına başka inançları çürütürken (ki bunu yapmak zorundasındır, inanmak, diğer inançları çürütmeni gerektirir) bunun adına saldırı demiyorsan, o halde orada bir bit yeniği aranmalıdır. önce uzun uzun düşünelim; "saldırı" ne demek? sonra biz herhangi bir şeye saldırıyor muyuz bunlardan bahsederken onu düşünelim. pek zordur insanın salyasının akmaması.
bir müslüman, "isa'nın kanı diyerek şarap içmek nasıl bir mantıksızlıktır anlamıyorum" diyebiliyorsa, ki diyebilir; bir tanrıtanımaz da pekala "gökten inen kitapların hiçbirini tanımıyorum, hepsi salakça" diyebilmelidir. inanmak bir gönül işidir, gönlünden ne geçiyorsa onu söylersin. dikkat çekmek için veya başka bir sebepten söylenmesi kimseyi bağlamaz. öyle düşünüyorsan, dikkatini vermezsin, mesele kapanır.