arapların nazarında en az mitolojik arap kahramanı Antarah ibn Shaddad kadar değerli olan biri.
muaviye karmaşık değil gayet net bir adam. ümeyye oğullarının cahiliye dönemindeki gücünü, islam sonrasında iki katına çıkarmış, hatta ve hatta araplara yüzyıllarca kök söktüren bizans ve pers gibi iki büyük deve islam'ın sahte ideolojik dinamizmi sayesinde kök söktürmüştür. muaviye'nin islam ile bir derdi yoktu, çünkü islam onun emellerine hizmet eden tetikleyici bir güçtü. orta çağ aklı tetikleyici bir güç gerektirmiştir her zaman, bu da dindir. aydınlanma çağından sonra bunun yerini seküler ideolojiler aldı malumdur.
muaviye'nin parladığı ilk olay yermük savaşı olmuştur, hatta abisi yezid yermük savaşında ciddi şekilde etkili olmuş ve o savaşta ölmüştür. şu kaçınılmaz bir gerçek ki muaviye yetenekli bir askerdi. bu sebepten hz.ömer kendisini şam valiliğine atamıştır. şam deyince aklınıza bugün ki şam yani Dimeşk gelmesin, şam esasen bugün güneydoğu anadolu'da malatya önlerinden başlayıp, ürdün'ü lübnan'ı içine alan geniş bir coğrafyadır ve bizans pers çekişmesinin kilit noktasıdır. yani gereğinden fazlaca değerli bir bölgedir o dönemde, şimdi de olduğu gibi.
tabi muaviye'nin şam valiliğine atanması onun elini güçlendirmiştir, çünkü sasanilerin vilayetlerinden gelen ganimetlerin belki 10 katı şam beldesinden geliyordu. şam stratejik olarak diyar-ı fars'tan daha mühimdi. nitekim muaviye şam valiliği sırasında kıbrıs, rodos likya gibi bölgeleri kontrol altına almış hatta bizans donanmasını akdeniz'de ağır bir yenilgiye uğratmıştır. sonrasında anadolu içlerine kadar gelmiş, hatta istanbul'a kadar eli uzanmıştır, istanbul karaköyde'ki arap camii oğlu yezid döneminde eski bir kiliseden mescide çevirilmişti. çünkü muaviye özellikle istanbul konusunda hassas davranıyordu. bana kalırsa ömrü yetseydi istanbul'u da kuşatacaktı. buna rağmen istanbul'da ciddi bir askeri güç barındırdığı da tarihsel olarak sabittir.
bu bakımdan muaviye arapların gözünde milli bir kahramandır; yüzyıllarca fars ve bizans'ın kölesi olan bir halk, bir anda onlara hükümran oluyor ve onları aşağılıyor, hatta onlara isimde takıyor; ''mevali''. muaviye araplardaki kabileci ve nesepçi ruhu (islam bununla savaşmıştır aslında) diriltmiş, arap halklarına kendi içinde islam'la çelişik enaniyeti doyuran zaferler yaşatmıştır.
mesela yezid bin muaviye tugayı gibi şeyleri duyduğumda şaşırmıyorum. bazıları ise kızıyor, bu o kadar mantıksız bir şey ki; uç ve alakasız bir örnek ama algılarınıza hitap etmek açısından şunu yazayım; bir ingilizin bizi atatürk'ü seviyor, onunla gurur duyuyor olmamıza kızması gibi bir şey bu. milliyet esaslı bir hayranlık muaviye'ye karşı duyulan sempati. arap şovenizmi yani.
ayrıca araplar arasında muaviye ile ali arasındaki görüşe bakıldığında bizlerdeki ''şah ismail de bizim yavuz da'' yaygarasına benzer bir durum var. tabi bu arap şiiler için geçerli olmasa da, muaviye'yi onlara sorduğunuzda diğer halklara karşı olan zaferlerini içten pazarlıklı bir övünme ile anlatırlar. yani muaviye her durumda onların gözünde mühim biridir.
muaviye'nin siyasi realitesi budur, kendisinin siyasi, askeri bir deha olduğu tartışmasız bir gerçektir. Dühat- ı Arab yani arabın dört dahisi derler ya, boşuna denmediği tarih ile sabittir.
ali ile olan münakaşalarına gelince bu konuda sonuna kadar haricilerin yanındayım, çünkü onlar muaviye ile ali'ye tek bir soru sordular;
--spoiler--
neden habeşli zenci müslümanlar da halife olma hakkına sahip olamıyor, neden sadece kureyş?
--spoiler--
bu soruya ne ali ne de muaviye cevap veremedi, sonrasındaki acı olaylar, bunun paralelindeki siyasi-fıkhi yalanlar, cinayetler, entrikalar ve daha neler neler...
bu mevzunun islami olan eleştirisini sonraya saklıyorum, bu olayın dünyevi, siyasi bir analizidir. bir de şöyle bir gerçek var ki islam tarihinde hep atlanır, ne her sahabe gökteki yıldızlar gibidir ne de ali ilmin kapısı.
çünkü bu tür dini kılıfa sokulmuş yalanlarla halkları yüzyıllarca kandırdılar, yüzyıllarca insanlar dinin afyon yüzü ile uyutuldu. kutsallar dikildi önümüze, putlaştırılan islami figürleri eleştirme hakkına her nedense birileri şerh düştü. bence bu putları yıkıp açık bir dille konuşmak gerek.
peygamberin ölümünden sonraki ilk 50 yılı peygamber'e ihanet olarak algılıyorum, çünkü çok ciddi oranda cahiliye aklına dönüş vardır bu dönemde, hem de her kesimde.
muaviye arapçılığı kendi varlığının amacı olarak gördü, islam'ı da bu yolda bir ideoloji. dedim ya bu yüzden muaviye'nin islam ile bir kavgası yoktu. ama muaviye bir şeyin de müsebbibi oldu ki, kendisindeki arapçılık ruhu diğer toplumlardaki şuubi damarı canlandırdı ve bugüne değin mezhebi ayrılıkların temelini bizzat muaviye atmış; abbasiler ise filizlendirmiştir.
muaviye'den nefret etmek iran için haktır, şam'ın için haktır, lübnan için filistin için haktır; orta asya için haktır çünkü çok can yaktı, çok ocaklar söndürdü; nice yenilmezlerin soyluların çocukları firdevsi'nin dediği gibi ''deve sütü içip çekirge yiyen'' arabın ayakları altında ezildi, horlandı can verdi.
muaviye arabın dahisi; acemin ise canisi olmaktan hiçbir zaman kurtulamayacaktır.
not: acem denince akla iranlılar gelir ya da onlar olduğu sanılır, ancak doğru değildir, acem arap olmayan tüm halklara denir.
edit: ayrıca kendisinin sünnilerle hiçbir bağı yoktur, bu bir kısım ve cahil olarak nitelediğim alevilerin, şiilerin iftirasıdır. bu edebiyatı bıraksalar iyi olur. bunu dillendirene kadar kerbela'da huseyn'in başını kesen Şemr b. Zülcevşen'in sıffin'de hz.ali'nin yanında muaviye'ye karşı savaşıyorken, nasıl oldu da kerbela'da huseyn'in başını kesecek noktaya geldiğini, kufe ehlini ve sıffin savaşında muaviye'nin yanında ali'ye karşı savaşan ali'nin abisi akil'i açıklasınlar. açıklayabilirler mi? hiç sanmıyorum.