bir şeye ya da kişiye karşı tiksinti, bulantı duymak.
ve ben bunu her dakika her saniye duyuyorum, insanlara karşı.
insanların binbir yüzünü ayırtmakta zorluk çekerken, onları takmamaya çalışırken, yaptıkları insafsızlıkları, attıkları kazıkları düşünürken sadece ama sadece tiksiniyorum, üzülmekten çok. çabalamaktan çoktan vazgeçtim 'insanları' kazanmak için, onlarla iletişim kurmaktan çoktan vazgeçtim. her insanoğluna verilen şans bir nebze daha hayalkırıklığı olarak dönüyor sana. bir nebze daha vazgeçiş kazandırıyor hepsi bu. insanlar çok vicdansız, insanlar çok yalancı ve insanlar çok çıkarcı.
bu ankara beni boğuyor, ama en çok da garip olan başka bir şehire de ait değilim, ne özlediğim bir yer var ne de özlendiğim. ne kendimi evimde hissettiğim bir yer. memleketime dönecek olmam bile sevinç uyandırmıyor içimde. yatağımdan görünen anıtkabir'e sesleniyorum;