o da öldü. bir şeyler için salyalarını akıtmayan herkes daha hızlı ölüyor nedense. daha güzel yaşayanlar, hep daha çirkince ölüyorlar. hayır, çirkinlik onlardan değil, elbette değil. işığın etrafına toplanan sinekler gibi uçuşup duruyor birileri. birileri ölüyor, birileri alçaklık yapmaya devam ediyor.
cinayetin azmettiricileri, 301'lerle, milliyetçi tavırlarıyla cinayetin hedef göstericileri cinayet mahaline gidip gözyaşı döktüler. dökeceklerdi, tahmin edebilirdik ki kimse çıkıp üzülmemiş olduğunu göstermeyecekti. kimse çıkıp olan bitenden sorumlu olduğunu tabir yerindeyse "çaktırmayacaktı". herkes başsağlığı dileyip üzüntülerini dile getirecekti. herkes bir an önce sorumluların yakalanmasını dileyecekti ve işe bakın ki "sorumlu" 17 yaşında boşluğa düşmüş bir genç olacaktı. ve kan emiciler, kan üzerinden prim yapıcılar televizyonlara çıkıp birazcık utanmadan, "bakın 36 saatte katili bulduk, kutlayın bizi" diye böbürleneceklerdi. benim kıç yalayıcı ve gündemi birilerinin isteği doğrultusunda özenle hazırlayan, bu ülkede olan bitenlerin belki de en büyük sorumlusu olan medyam da boş durmayacaktı elbet. hrant dnk'in ne kadar dürüst, ne kadar iyi biri olduğunu bangır bangır bağıracaktı; ne kadar üzgün olduğunu bağıracaktı; katile lanet okuyacaktı ancak "halkların kardeş olduğu"nu söyleyen herkesin neden birer birer azaldığından bahsetmeyecekti. "başıboş bir genç" tarafından öldürüldü o dürüst adam diyecekti, çünkü aksini söyleyemeyecekti. alçaklık hep sürecekti, bunu tahmin edebilirdik. bunu tahmin edebilirdik elbette ama, agos'un önündeki cesedin yırtık ayakkabılarına zoom yapan kamerayı açıkçası ben tahmin edemezdim. bu kadarını ben tahmin edemezdim. onun dürüstlüğünü yırtık ayakkabılarını göstererek ispata kalkmak, bunu "bakın işte dürüst bir adamdı, dürüst olmasa ayakkabıları yırtık olmaz" diyerek sunmak, ardından onun için söyleyecek iyi bir şeyler bulmaya çabalamak, bir "ziyan" nidasıyla bahsetmek ondan... ben bu kadarını tahmin edemezdim. keşke o ayakkabılar yırtık olmasaydı, keşke biz o her biri birbirinden yalan televizyon kanallarında hüzünlü bir müzik eşliğinde o ayakkabıları görmeseydik. keşke kimse dikkatini oraya vermeseydi de, faşizmin gerçekte kim olduğunu az biraz anlayabilseydi. keşke hrant dink yoksulluk üzerinden pazarlanmasaydı, keşke bir ölüm, hiçbir zaman reyting aracı olmasaydı...
hepimizi bozuk para gibi harcayacaklar. en güzel olanları, en önce harcayacaklar.
en çok şunu düşündüm bununla ilgili, en çok buydu kafama dank eden; "peşimde tekrar birileri vardı. onları seziyordum. ve onların kerinçsiz ekibiyle sınırlı ve salt onlardan oluşacak denli sıradan ve görünür olmadıklarını çok iyi biliyordum." keşke yırtık ayakkabılardan kafamızı kaldırıp, sıradan ve görünür olmayan gerçek katillere çevirebilsek gözlerimizi. onları bulsak, çıkarsak ve döktükleri kanda boğsak...
Şimdi ben o ayakkabıları çeken kameraya da, başsağlığı dileyenlere de, "türk'ün türk'ten başka dostu yoktur"culara da, "vah vah yazık" diyenlere de, salyaları her tarafa bulaşanlara da, ve hatta ölümlerin üzerine bayrak açıp kendi sloganlarını atanlara da, ölülerimizden her türlü prim yapana da söyleyecek hiçbir şey bulamıyorum. hepimizi bozuk para gibi harcayacaklar, biliyorum...
başımız sağ olmasın!
birilerine kurşun atılıyorsa, bizim başımız artık sağ olmasın!