bir çok anıya sebep olabilecek hadisedir. süslediğim ayrıntılarla beraber misal:
henüz lise 1 başları. kimse birbirini tanımıyor, tanıyan da samimi değil...
henüz kimsenin kimseden götünü silmek için peçete isteyemediği, o kadar yüzsüzleşmediğimiz günlerdi. birbirimizin sıçan yüzüne tanık olmamıştık daha. herkes bilahare peçetesini yanında bulundurur, başının çaresine bakardı.
ve bir gün o talihsiz olay başıma geldi: peçete yoktu yanımda ve götümdeki bok kıçımı zonklatıyordu. ara ara geri gidiyor, kısa bir süre sonra polislerin koçbaşıyla kapıya vurması gibi götüme fütursuzca darbeler atıyordu. adeta götüme kafa atıyordu. alnımdan soğuk terler dökülmeye başlamıştı. geliş gidişlerin yarattığı "gburrrrr... bvurrvvv" sesleri duyulmasın diye öksürüyor, sebepsiz yere gülüyordum. her türlü kas faaliyeti yalandı bana. yerimden doğrulurken bile göt kaslarıma ayrı bir itina gösteriyordum. bin bir cefa içinde kalkıp hocadan tuvalet izni aldım. ulan bir de nutuk çekmez mi? "artık büydünüz böyle şeylerden vazgeçin..." falan. iyi de hocam açıp suratına mı sıçayım?
ve nihayet tuvalete geldim. dizlerimi hiç bükmeden, topuklarıma basa basa da olsa gittim tuvalete. fakat hala peçete yoktu yanımda. bu bana hayatın adeta koca bir nah çekişiydi. ateşler içinde bir o yana bir bu yana debelenirken gözüme bir anda aynanın üstündeki grip aramızda afişi ilişti. evet bunu yapmalıydım. hepsini almadım kağıdın. insaflı davranıp yarısını aldım. fakat almaz olaydım. tuvaletten çıkınca gördüm, adeta taşakları alınmış bir uzuv gibi sallanıyordu kağıdın yarısı.
hemen son hazırlıkları yapıp kendimi sıçma kabinine soktum. göt kaslarım artık ferman dinlemiyor, adeta "sıç! sıç!" diye isyan ediyorlardı. akabinde kemerimi gevşetir gevşetmez, kemerin üst kısmındaki bok kütlesi de aşağı indi ve götüm şaha kalktı. donumu da indirip domaldığım anda maşrapaya su doldurmaya fırsat vermeden tüm benliğiyle sıçıyordu götüm. evet ben değil götüm sıçıyordu. bir an kendi kendimi sıçacağımı düşündüm. koca bir göt olarak sınıfa gidecektim...
kırk beş dakikalık dersin yimi beş dakikasını sıçmaya ayırmıştım. tabi arkadaşlar anlamıştı. sınıfa girdiğimde -gerçi neden girdim anlamıyorum. ulan yirmi beş dakika yaptım diyorum. işte bir medeni cesaret örneği- arkadaşların yüzüne baktım. hepsinde bir masumiyet, bir bilmezden geliş vardı. bre dostlar daha tuvalette puflattığım osturuk kokusu peşimi bırakmadan girdim sınıfa. huşu içinde, biraz da utanarak yerime oturdum. biraz sonra sınıfı nahoş, ne ekşimtırak ne de acı bir koku sardı. ve hemen önünde oturduğum, her akşam manevi olarak pompaladığım kız üfleyip püfleyerek kalkıp camı açtı. bu sefer o bana pompalıyordu...
edit: sözlük hayatımın hemen başında bu saçma, bol argolu entry'yi girdim affediniz dostlar...