Don kişot, önce şövalye romanlarını okumakla başlıyor. ve sabah kalktığı zaman kendisini delirmiş buluyor. Hep deli olduğunu biliyoruz, kalkıyor ve atını hazırlıyor ve sanço'yu da peşine takıyor. Macera bu şekilde gözünü kararttığı için vuku buldu. delilik maceranın lokomotifidir. 'Deliliği övebiliriz' Cervantesin inebahtı savaşında haçlı ittifakında yer alması muhtemel bir olgu. ve bugün kılıç ali paşa camiinin yapımında çalıştığını da biliyoruz. en azından çalışanlar arasında Cervantes ismi var. Cervantes bizzat delidir diyebilir miyiz? demek için erken ancak don kişot muhakkak ondan almıştır deli yanını. tıpkı bana benziyor demiştir don kişot, muhakkak. Don kişotu önemli kılan soylu olmasıdır, fazla zengin olmamasıdır, cervantesin önsezde teşekkür etmesidir. Ortaçağı, dönemin ispanayasını don kişot sayesinde çok net görebiliyoruz. Yahudiler ve Müslümanlar iberikten kovulmamıştır ama ne kadar kovulması gerektiğini görüyoruz! sık sık yapılan vurgu bu yönde, tabii kitap bir 'hırstiyana' ithaf ediliyor. Realist davranan insanları kınayamam. ayrıca bir hırıstıyanın dindaşını korumasından daha doğal bir şey göremiyorum. bugünden bakınca uzağımızda kalan olgular, o günün realizminin merkezinde yer alıyor. hasılı, don kişot çok fazla macera yaşamaz. yel değirmeniyle savaşma fantezisi pastanın üstündeki 'çilektir'. veya suyun üstündeki köpük. asıl önemlisi sançonun vali olmasıdır. Tanrım nasıl bir hayal gücüsü. umut dünyası mı diyelim, sanço mahkeme yönetir yargıç olur. D.Kişot ve sançoyu şövalye olarak görmek gereksizdir ki şövalyeliğin modasının geçtiği bir döneme denk düşüyorlar. bir nokta daha demode olan konuyu yazmak daha kolay tehlikesiz sularda yüzüyor yazarımız. böyle diyebilir miyiz? dedim. akdenizin tuzlu ve çok kültürlü sularında cervantesin türklere esir düşmesini diliyorum. Cervantes istanbuldaydı deriz !