Ece Temelkuran'ın Ali için yazdığı yazının bir bölümü vardır ki, dilerim tutar.
'Diyelim ki yani hepimizi öldürdünüz, bu ülkeden kaçırttınız, delirttiniz, eve kapattınız, ağzımızı da bantladınız bir güzel. Ne olacak sonra? Sonra işte siz bu budaklı odunlarla birlikte yaşayacaksınız. Koruduklarınız kimlerse onlarla yaşayacaksınız. Çocuk tecavüzcüleri mesela, onlarla takılacaksınız. Kızlarınız çocuk doğururken mesela daha çok çocuk tecavüzcüsü olacak etrafta. işkenceciler mesela, onlarla ahbaplık edeceksiniz. Kadın katilleri de var tabii, eşleriniz, kızlarınız onlarla yanyana yaşamak zorunda kalacak. Melih Gökçek mesela Düşünün bir, arkadaşınız Melih Gökçek olacak! Roboski emrini kim verdiyse, onunla iftar açacaksınız. Kebap yiyeceksiniz Sivasta insan eti yiyenlerle. Genç kızları yerlerde sürükleyen adamların emniyeti sağladığı bir ülkede torunlarınız büyüyecek. Şafak Sezer sizi eğlendirecek, boş damacanalara vurup vurup sesine güleceksiniz. Ona buna savaş ilan edeceksiniz, posta koyacaksınız. Deli deli şeyler yapacaksınız etrafınızda aklı başında bir tane insan bırakmadığınız için. Sonra ne olacak? irinli bir çıban gibi ağrıyla şişeceksiniz, şişeceksiniz Tufan başlayınca da Bir at! Bir at için bütün krallığım! diyeceksiniz korkuyla, kaçmak için. işte o zaman ben ve benim gibiler de şöyle fısıldayacak, belalı bir rüzgar sesi gibi:
Aliiii! Aliiii! Aliiii!
Bu çocuğun yüzü kalbinize mühür olsun. Bir gün de sevdiğinizle uyanmak nasip olmasın. içinize dermansız bir dert düşsün, hiç uyku uyumayın. Her gün çocuğunuzdan bir haber bekleyin de alamayın. Bir tatlı dost sözü duymadan ömrünüz nihayet etsin. Her sabah boğulacak gibi uyanın. Ve size ne desem az. Size ne desem kifayet etmez.'