birden çıktım fakülteden,
koşa koşa indim a kapısına,
acı acı sövdüm sonra,
yüzümü kırbaçlayan rüzgara...
kocaeli üniversitesi yerleşkesinin ismi. evet, haramiler'in mavi duvar isimli eserinden bozma oluşturduğum dörtlükten de anlaşılabileceği gibi, oldukça sert bir iklimi vardır. bana kalırsa pek hoş bir yerleşke değildir. yani mezun olduğumda, "ulan şimdi üni günlerime geri dönsem, umuttepe'nin yolarında tur atsam, kızları kessem" diye düşüneceğimi pek sanmıyorum.
bahsettiğim sert iklim aralık, ocak aylarında optimum seviyeye çıkar. ama umuttepe'de öğrencinin maruz kaldığı tüm iklim olayları bir kenara, tipi bir kenaradır. umuttepe'de tipiye yakalanmak gerçekten berbat bir durumdur. şöyle düşünün, gökyüzünden onyüzbinlerce toplu iğne düşüyor ve bu iğnelerin her biri suratınıza çarpıyor, kıpkırmızı ediyor. tipiye eşlik eden rüzgar da bu duruma lezzet katıyor tabi.
umuttepe'nin bağları,
büklüm büklüm yolları...
bu sefer de bilindik bir ankara havasından alıntı yapayım dedim. umuttepe'nin kendinden soğutan bir diğer özelliği, yamuk yumuk yollarıdır şüphesiz. öğrenciyi adeta isyan ettirir. hele ki, eğitim fakültesinin önünde bir merdiven sırası vardır ki, o merdiveni çıkıp da nefes nefese kalmayan, götünden solumaya başlamayan öğrenci bizden değildir. ha bir de o merdivenleri çıkarsın, bir de önüne yama çıkagelir. hah, işte o yamanın arkası a kapısıdır.
umuttepe'deki tek düz yol, hukuk fakültesi kenarındaki yoldur. şu yemekhaneye giderkenki. kısa bir mesafe. ama düz.
bir de köpek sorunu var tabi. şimdi yanlış anlaşılmasın, hayvan düşmanı felan değilim amma velakin şehrin neredeyse tüm köpekleri bu kampüste toplanmışsa, insan ister istemez sinirleniyor.
neyse, işte böyle kısaca özetlemek gerekirse. bir de teknik eğitimin ordaki kafeye gitmeyin lan, çok kazıkçı.