bir küçük var bizim sokakta, adı ali. aslında ben yeni taşındım sokaklarına ya, neyse...
ilk günden beri gözlerimin içine her baktığında, gözlerindeki parıltıya hayran bırakıyor beni. öyle sevimli ki kerata, 4-5 yaşlarında...
kendisiyle tanıştığımız günü hatırlıyorum; şortu düşmüş neredeyse dizlerine kadar, öylece koşturuyor diğer veletlerle. her biri güzeldi, ama ali ayrı güzeldi. en ufak tefek o diye belki de, bilmiyorum... önünde dikildim birden, gülümsedim önce korkmasın diye. sonra şortunu çektim, tişörtünü düzelttim. burnu da akmış, kurumuş akıntı. çıkardım ıslak mendili yüzünü, gözünü, ellerini sildim güzelce. öylece şaşkınlıkla baktı yüzüme, tek kelime etmedik ikimizde. sonra çantamdan bir kaç şeker çıkardım verdim ali'ye "al bakalım arkadaşlarınla yersin." dedim. eğilmemi işaret etti, eğildim. sarıldı bana, kokladı, öptü. o an zaman durdu, bildiğim her şeyi unuttum küçücük bir çocuğun kollarında. kendimi dünyanın en güçlü insanı hissettim...
sonra neredeyse her gün gördüm ali'yi. her gördüğümde gülümsedim ona en içten, o da her gördüğünde sarıldı sımsıkı...
dün komşumuz nagehan abladan öğrendim ki ali'nin annesi ve babası bir trafik kazasında hayatlarını kaybetmişler 3 yıl kadar evvel. bir abisi varmış, dayısında kalıyorlarmış burada. ve ekledi nagehan abla "ali'yi birine öylece sımsıkı sarılırken görmedi bu sokakta kimse. bir sana sarılıyor öyle. ne yaptın kız çocuğa :))" diye. içim burkuldu, çok şiddetli bir sızı hissettim kalbimin orta yerinde...
ve bugün gene gördüm ali'yi. iki ekmek almış, birinin ucundan koparmış yiye yiye eve gidiyordu. beni görünce gülümsedi, koşarak yanıma geldi. eğildim gözlerinin hizasına, sımsıkı sarılıp öptü yine her zamanki sıcaklığı ile. gözlerim dolu dolu sarıldım ben de. bağrıma bastım, o an içime katayım da, hiç çıkmasın istedim içimden. bu kez ben kokladım onu, hayat doldu ciğerlerime. yanaklarından, gözlerinden, burnundan öptüm. ekmeği eve bıraktı, koşarak geri döndü yanıma. tuttum elinden bakkala gittik birlikte, çikolata aldık hem ona, hem bana. eve dönerken ben onun burnunu sıktım gülümseyerek, o benim elimi daha bir sıkı tuttu...
kapılarının önüne geldiğimizde yine sarıldım ona, o da yanağıma kocaman bir öpücük kondurdu.
sarıldığı, kokladığı anlar aklıma geldikçe gözlerimden boncuk boncuk düşüyor yaşlar. sarılırken ne hissediyor kim bilir... sarılmak bana göre güvenmenin en üst mertebesi, muhtemelen ali için de öyle.
öyle güzel bir yüreği var ki, o küçücük elleriyle dünyayı saracak neredeyse canımın içi...