tour de france

entry39 galeri
    30.
  1. Her şey, L'auto gazetesinin baskı sayısını ve tanınırlığını yükseltmek için çözümler aranan bir toplantıda gazetenin genç spor muhabiri Geo Lefevre'nin tur fikrini ortaya atmasıyla başladı. Günlük çıkan L'auto gazetesinin editörü Henri Desgrange, Geo Lefevre'yi ragbi ve bisiklet konularında yazması için rakibi olan Le Velo gazetesinden kendi gazetesine transfer etmişti. Belki de bu spora olan büyük tutkusundan dolayı, Lefevre'nin tur fikri sadece bisikletle ilgiliydi. Nihayetinde Fransa'nın etrafında yapılacak altı günlük bu yarış fikri, L'auto'nun editörü tarafından da benimsendi. Henri Desgrange, Lefevre'ye; "Mon Petit Geo, anladığım kadarı ile bir Tour de France öneriyorsun." dedi. Çünkü, Fransa'nın kırsal kesimlerinde popüler olan ve motorlu taşıtlar ile yapılan bir Tour de France zaten vardı ama bu isim, ilk defa bir bisiklet yarışı için kullanılacaktı. Genç Mösye Lefevre, bilinçaltında bisikleti yaygınlaştırmayı, gazetenin baskı sayısını yükseltmekten daha çok istemiş miydi bilinmez, ama bu yarışın dünyanın en büyük, yılda bir düzenlenen spor etkinliklerinden biri haline geleceğini hayal bile etmemişti.

    Bu fikre Desgrange, ne çok hevesli yaklaştı ne de tamamen karşı çıktı. Dikkatlice inceledi ve yavaş yavaş, bisiklet yarışı için bir Tour de France etkinliğine ısındı. Ne de olsa eski Fransa'nın asfaltsız yollarında durmaksızın pedal çevirmek, insan dayanıklılığını şimdikinden daha da çok zorlayan bir testti. Nihayet Ocak 1903'te Desgrange, L'auto'nun sayfalarında bir duyuru yaptı: "Dünyanın en büyük bisiklet yarışını düzenlemeyi planlıyoruz. Paris'ten Lyon'a oradan Marsilya, Toulouse, Bordeaux, Nantes ve tekrar Paris şeklindeki bir rotada ilerleyecek bu yarış, bir aydan uzun sürecek." Ancak yaz yaklaştıkça Desgrange, zamanın uzunluğunun bir engel olacağını fark etti. Yarışı aynı rota ile 3 haftalık bir süreye düşürdü. 1 Temmuz 1903'te ilk Tour de France, 60 adet bisikletçiyle Paris'in güneydoğu banliyölerindeki Montgeron'dan başladı. ilk yarışta sadece 6 etap vardı ve 18 Temmuz'da sona erdi. 471 kilometrelik yarış boyunca bisikletçiler; hiç ara vermeden, bisiklet değiştirmeden veya dışarıdan yardım almadanpedal çevirdiler. 20.000 kişilik bir kalabalık , kazanan Maurice Garin'i Paris'te karşıladı. Tur, Henri Desgrange'nin fikri değildiyse de gerçekleştirilmesini sağlayan oydu. Eğer L'Auto'nun baskı sayısına ne olduğunu düşünüyorsanız; gazetenin fırlayan baskı rakamlarını gördükten sonra muhtemelen Mösyö Desgrange, rahatlamış ve derin bir nefes almış olmalı. Desgrange da bir bisikletçiydi ve 1893 yılında 12 adet dünya rekoru kırmıştı. Muhtemelen tur, başarısını bu iyi bisikletçi ve yöneticinin bilgisine borçludur. Tour de France, zamanla Fransız yaşamının bir parçası ve yazın müjdeleyicisi haline geldi. En başından beri insanlar; Tur'u, bisikletçilerin geçişini beklemeyi, şehirlerine, köylerine ve dağlarına getirdiği ilgiyi çok sevdiler.

    Bugünün Tour De France'si, 3 hafta süren ve dokuzu dağlarda geçen toplam 21 etaptan oluşan 3.500 kilometre uzunluğunda bir yarıştır. Modern Tur'un eski yarışlara kıyasla daha kolay olduğunu söyleyebiliriz. ilk yıllarda bisikletçiler; gece pürüzsüz asfaltla kaplı, güzelce aydınlatılmış Fransa yollarında ilerlemiyorlardı. Zorlu toprak yollara ilaveten bir de diğer bisikletçilerin hayranları, yollara çiviler serperek veya arabalarıyla yolu kapatarak yarışları sabote etmeye çalışıyordu.

    Bu yarışın güzelliği biraz da delicesine antreman yapan katılımcılarından gelir. Diğer sporlarda sadece doğuştan gelen yeteneğizle başarılı olabilirsiniz. Ama Tour de France'da böyle bir şey mümkün değildir. Başarı; kan ve gözyaşıyla dolu, çok zorlu bir antreman anlamına geliyor. Ve kazanan olmak çok düşük bir ihtimal ama bisikletçiler asla pes etmeden, bitiş çizgisine kadar ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çabalarlar. Belki de bu yüzden Fransızlar,Tur'u sanki Ortaçağ Fransız edebiyatından fırlayıp gelmiş kelimelerle tanımlar. Onlar için bu yarış her yıl tekrarlanan bir destandır; bisikletçiler; zorlu bir antremanın ardından zırhlarını giyip Güzel Fransa'nın köyleri ve dağları boyunca savaşmak üzere kendilerini hazırlar. Mottoları; "Kazanamazsan bile en cesur, en cüretkar ol'" (irem Küpeli, Rixos Magazine)
    0 ...