hani diyor ya ahmed arif '' ve ben şairim. namus işçisiyim yani. '' diye, en zor şairlerin; hep yüzlerini Anadolu'ya dönmüş, sevdalarını bu bereketli topraklar ile harmanlamış olan şairlerdir diye düşünürüm. yiğit Bozyiğit de, bana hep ahmed Abi'nin geleneğini, haddim olmayarak, sürdürmüş bir şair olarak gelmiştir, yılmaz odabaşı ile. bir kavga şairi olmuştur nazarımda, şu günlerde özgürlük safsatası tutturduğumuz hep bir ağızdan, demokrasinin(?) en ilerisi varken.
ah,
koruyabilseydim böylesi zamanlar için eşkıyalığımı,
çapraz fişekliklere mermi diye sürerdim yalnızlığımı.
sonra da bir dağ başının pusatında,
sisin gümüşten yatağına çekerdim geri kalanımı.
meğer teslim etmişim dürbünlerin uzağı yüreğimi,
iki çıplak silah gibi üzerime çevrilen,
bakışını ağzına sürmüş gözlerine.
şimdi böyle çaresiz,
lal,
bilmediğim bir dille
nasıl konuşur, nasıl korurum kendimi?
yolu yok, serde eşkıyalık var
gelir en yanında kendimi öldürtürüm.
deli gönül, ahmak gönül,
bıkmadın mı boşluktan?
o yar seni terk eyledi
uyan deli gönül uyan.
seni seven terk eyledi,
nedir kapanmayan yaran?
umut bazen işkencedir,
bitmeyen zalim gecedir
yüz çevirmek, bitti demek
bilemezsin yar nicedir.
bitti deyip çekip gitmek
bilemezsin ne acıdır.
susuz güllerin kederiyim bu gece
o kadar!
gerisi masal,
gerisi leyl-i lal...
dikenleri budanan güllerin kederi...
görecek günlerin mi var,
ömür dediğin kaç bahar?
her hayat özgünün sayar,
uyan deli gönül uyan.
her hayat özgünün yaşar,
nedir kapanmayan yaran?..