Filme de adını veren "kurdun saati" kavramı, isveç'te güneşin doğuşuna bir saat kala başlayan süreyi anlatmak için kullanılıyormuş. Kurdun saati, filmin kahramanları olan ressam Johan Borg ve karısı Alma Borg ile birlikte filmin en önemli üçüncü kişisi olarak karşımıza çıkıyor.
Vagtimmen'de ressamın ve karısının dış dünyadan kaçıp sığındıkları bir adada yaşadıkları anlatılıyor. Bir yandan dış dünyada anlatılanları izlerken, bir yandan da dünyayı, Johan'ın beyninin süzgecinden geçmiş şekliyle görüyoruz. Böylece ortaya, günümüzün popüler sinemacısı David Lynch filmlerini öncüleyen, görsel açıdan son derece doyurucu, diyaloglarıyla da "sevgisiz bir dünyanın sefaletini" yüzümüze çarpan bir film çıkmış.
Son bir not, geceleri bir türlü uyuyamayan Johan Borg'un karısıyla sabahladıkları bir gecede, kurdun saatindeki her bir dakikanın uzunluğu üzerine konuştukları, ve her 1 dakikanın 1 saate bedel olduğunu test ettikleri ve yalnızca saatin tik-taklarının duyulduğu sahne gerçekten çarpıcı. Gürültünün hakim olduğu günümüz popüler sinemasına 1967 yılından verilmiş bir cevap sanki